Antalya’da fide, kesme çiçek, yaş meyve ve sebze üreticileriyle konuştum. Dünyada tarım ürünlerinin fiyatlarının artmaya başlaması ve bu artışın Türkiye’deki ürün fiyatlarına yansıması sayesinde yıllardır unutulan tarım konusu gündeme geldi.
Bugüne kadar feryatlara kulak tıkayanlar şimdi görüyorlar ki, Türkiye’de uygulanan yanlış politikalar nedeniyle tarımda üretim geriledi. Dövizde nasıl göbekten dışa bağımlıysak, tarımda da (buğdayda, mısırda, bulgurda, fasulyede, nohutta, mercimekte, susamda, ayçiçeğinde de) göbekten dışa bağımlıyız. Dışarıda fiyatlar yükseldikçe bu maddeleri pahalı yiyeceğiz. Dışarıda kıtlık olursa, biz de aç kalacağız.
Yaz ayları sebze ve meyve bolluğunun müjdecisi olurdu. Şimdi yaz geliyor. Ama sebze meyve fiyatları ucuzlayacak yerde pahalanıyor.
Antalya’da üreticilere bunun nedenini sordum. Bana anlatılana göre, bizde tarım ürünleri fiyatlarındaki artışta küresel ısınma ile kuraklığın etkisi çok az. Bizim yapısal (köklü) sorunlarımız var. (1) Devletin bir tarım politikası yok. (2) Bizde tarım “köylü” uğraşısı sanılıyor. Romantik tarımın devri geçti. Artık bir dönüm arazide, üç baş sığırla tarımsal üretimi sürdürme şansı yok. Günümüzde tarımsal üretim demek, sermaye demek, teknoloji demek.
Üretim yetersiz
Antalya’da, İstanbul Tarım’ın yöneticisi Rıza Akıncı diyor ki, “Türkiye’deki seraların kapalı alanı 400 bin dönüm. Bunların 180 bin dönümü Antalya’da. 60-70 bin aile seracılık yapıyor.
Bu seralarda yetiştirilen sebzeler ve meyveler hem Türk halkınca tüketiliyor, hem ihraç ediliyor. 2007 yılında yaş meyve ve sebze ihracatından gelen döviz 325 milyon dolar. Bu toplam ihracatta sera ürünlerinin payı yüzde 70 dolayındadır. Halbuki İspanya yılda 12 milyar dolar ihracatla Avrupa’yı doyuruyor.
Bizim seralarımızın ortalama büyüklüğü 2.7 dönüm. Halbuki 10-15 dönümden küçük seralarda teknolojik ve ekonomik üretimi sürdürmek imkânsız. Türkiye’deki modern seraların toplam alanı ise 2.500-3.000 dönümü geçmiyor. Modern büyük bir sera büyük yatırım istiyor. Ve de teknoloji bilgisi gerektiriyor.”
İmkânları değerlendiremiyoruz
Grow Fide’den Dr. Hasan Ünal “Akıllı davranırsak, tarım üretimini artırarak hem istihdam hem gelir sağlarız” diyor. Dr. Hasan Ünal, dönümü 50 milyon dolara yatırımla kurulacak modern seralarda domates yetiştirilmesi halinde, dönüm başına yılda 50 bin dolar ihracat geliri elde edilebileceğini anlatıyor. Dr. Hasan Ünal kiraz konusundaki imkânlardan da söz ediyor. Diyor ki, “Türkiye kaliteli kiraz üretebilecek iklim ve toprak şartlarına sahip. Şimdilerde yılda 52 bin ton kiraz ihraç edebiliyoruz. Halbuki yılda 1 milyon ton kiraz ihraç ederek 3 milyar dolar döviz geliri sağlayabiliriz.”
Dr. Hasan Ünal, Türkiye’de tarım sektöründeki hatalı politikalara örnek olarak GAP’ı gösteriyor. Diyor ki, “ GAP’a 35 milyar dolar yatırım yaptık. Bu yatırımın karşılığını pamuk ve mısır üreterek almaya çalıştık. İki ürün de bölgedeki toprak yapısını bozdu. Harcadığımız paraların boşa gitmesi bir yana, o verimli toprakları değerlendiremedik.”
Sonuç: Önümüzde tarım ürünlerinin kıymete bineceği, tarımın para edeceği bir dönem var. Bu dönemden zarar görmememiz, yarar sağlamamız doğru tarım politikaları oluşturup uygulamamıza bağlı. Tarımda romantik üretim dönemi geçti. Tarım artık “köylü” uğraşısı olmaktan çıktı. Sermaye ve teknoloji istiyor.