Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sağduyu, doğru ile yanlışı birbirinden ayırma ve de olan biteni doğru yargılama gücüdür.
Uygar olmak, içgüdülerden (imkân ölçüsünde) arınarak, toplumun, ülkenin yararını öne çıkarmayı gerektirir.
Her toplumda bir ”idare edenler”, bir de "idare edilenler” topluluğu vardır. İdare edenlerin sağduyulu olması, uygar olması beklenir. İdare edilenlerin mutluluğundan da, mutsuzluğundan da idare edenler sorumludur. İdare edilenleri mutlu ederlerse sevap alırlar, mutsuz ettikçe günaha girerler.
Ülkemizde sağduyu yok olmaya başladı. Önce idare edenler sağduyudan, aklıselimden uzaklaştı. Şimdilerde sağduyu ve aklıselim noksanlığı dalga dalga topluma yayılıyor.
Batı'nın uygar ülkeleri diye adlandırılan ülkeler bölücülük ve gericilik gibi sorunları gündemlerinden çıkardıkları için, o ülkelerin şimdilerde en önemli sorunu insanların refahını artıracak doğrultuda ekonomilerinin gelişmesidir. Onun için bolca ekonomiyi tartışıyorlar.
Bizler de onlara benzer bir “serbest piyasa ekonomisi” düzenini kurarak, halkın refahını artıracak biçimde ekonominin çarkını çevirme arayışını ve çabasını sürdürüyoruz, ama (bu işi yapacak olanlar) ekonominin aktörleri, oyuncuları, askerleri giderek “dağılıyor”. Onları bir arada, “birlik” olarak görmek giderek imkânsız hale geliyor.

Haberin Devamı

Bölünüp gidiyoruz
Çünkü idare edenler, (idare edilenlerin) halkın “birliğini”, ülkenin “bütünlüğünü” sağlamaya gereken özeni göstermiyor.
Eskiden “komünistler-komünizme karşı olanlar” diye ikili bir hareket vardı. Sonra “sağcılar-solcular” çatışmaya başladı. Sağcılar ve solcular aralarında bölündü. Derken,
“bizden olanlar-bize karşı olanlar / bizler-onlar / laikler-iman sahipleri / dinciler-dinsizler/ ulusalcılar-liberaller / Kemalistler-sağcılar / Türkler-Kürtler /ordu yanlıları-ordu karşıtları gibi giderek artan sayıda kamplaşma ortaya çıktı.
Kendilerini bu kamplardan biriyle ilişkilendirenler, diğer kamplardakileri “düşman” olarak kabul ediyor. Ve de bunun sonunda ülkede birlik ve bütünlük yok oluyor.
Birlik ve bütünlüğün yok olması, sadece sosyal huzuru, sosyal barışı yok etmekle, iş ve aş imkânlarını daraltmakla, fakirliğin kapısını açmakla kalmaz, önce terörü tırmandırır. Ardından ülkenin bölünmesine yol açar.
Yugoslavya’ya bakınız... Üçüncü dünya ülkelerinin lideri olarak, bir zamanlar gelişmekte olan ülkelerin model aldıkları Yugoslavya, iç savaşla perişan oldu. Bölündü, bölündü. Bölünen topraklar gene bölünüyor.

Haberin Devamı

İnsanlar sindiriliyor
Türkiye’yi yöneten kadroların olan biteni çok iyi değerlendirmeleri, hem kendileri hem de ülkenin birliği, bütünlüğü ve dirliği bakımından önem taşımaktadır. “Bizden olanlar bize yeter... Bize karşı olanlar ne halleri varsa görsün...” diyerek ülke idaresine uzun süre hâkim olunamaz...
Ülkeyi yönetenler korku salarak birliği sağlayamaz. Korku sonunda terörü artırır. Korku sonunda döner dolaşır, ondan yarar bekleyenleri üzer.
İlhan Selçuk gibi önemli bir gazetecinin, Doğu Perinçek gibi bir parti genel başkanının, Kemal Alemdaroğlu gibi İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü yapmış bir hekimin bir soruşturma kapsamında gözaltına alınmaları, şekil ve sonuç bakımından, “korku yaratmak isteyenlerin” hedeflerine ulaşmalarını sağlamıştır.
Bakmayınız siz, “Sen hiçbir şeye bulaşmamışsan neden korkacakmışsın ki?” diyenlere... Bu tür uygulamalar çok aydının, yazarın, öğretim üyesinin yüreğine az çok korku tohumu ekmiştir.
İdare edenler, idare edilenleri korkutarak sustururlarsa yaptıkları yanlışları onlara kimse söyleyemez, anlatamaz... O zaman da yanlışlar denizinde kaybolup giderler.