Olayların içinden Milliyet Ekonomi'de önceki gün yayımlanan, Tuğba Tekerek imzalı yazıda, yabancı yatırım fonlarının 2006'da 25 Türk şirketinin 2007'de 15 Türk şirketinin hisse senedini satın aldıkları belirtiliyordu. Migros'tan önce Türk TIR'larını Avrupa'ya taşıyan UN Ro-Ro denizcilik şirketi, Yeni ve Tekirdağ rakısını üreten Tekel'in içki bölümünü devralan Mey, Beymen-Boyner grubu ve Acıbadem sağlık kuruluşu gibi kamuoyunun tanıdığı, bildiği büyük şirketlerin hisseleri de yabancı fonlar tarafından satın alınmıştı.Ernst & Young'ın yaptığı bir araştırmaya göre 2007'de yabancı fonlar Türk şirketlerinin 1.9 milyar dolarlık hisse senetlerini satın aldı. Bu rakam 2007'deki toplam birleşme ve satın almaların yüzde 15'i büyüklüğünde. Çoğunluk hissesini bir "Yabancı Özel Sermaye Fonu"nun alması, böylece Migros yönetiminin fona geçmesi, yabancı yatırım fonları konusunun, Türk ekonomisi için önemini tartışma gündemine taşıdı. Gelelim yabancı özel sermaye fonlarının "özelliği"ne... Dünyada paradan bol bir şey yok. Para sahipleri paralarını ne yapacaklarını bilemiyor. Öncelikle güvence, daha sonra da yüksek getiri bekleyişindeler. Bu nedenle paranın bir bölümü güvenli yatırımlara, bir bölümü de riskli alanlara gidiyor.Bankalar veya finansal aracılık hizmeti yapan özel şirketler para sahiplerine çağrı yapıyor: "Geliniz, paranızı bize emanet ediniz. Bir fon oluşturalım. Biriken parayla dünyanın her köşesindeki şirketlerin hisselerini satın alalım. Gerekiyorsa, satın aldığımız şirketleri bir süre yönetelim. Sonra yüksek fiyatla satalım. Size bolca kâr sağlayalım. Ama unutmayınız: Kâr da sizin, zarar da sizin. Bu hizmete karşılık siz de (kazanın-kaybedin fark etmez) fona yatırdığınız paranın yüzde yarımı-biri kadar bize yıllık fon yönetme ücreti ödeyiniz" diyor.Açık anlatımıyla, (1) Fondaki para, çok kişinin parası. (2) Fonları bir banka, veya bir aracı finansman kuruluşu adına profesyonel kişiler yönetiyor. (3) Yatırım yapılırken, şirkete uzun dönemli sahip olmak amacı yok. Bir süre sonra hisselerin satılarak kazanç sağlanması bekleniyor. (4) Fonlar değişik konularda çok sayıda şirketin hissesini alıyor. Bu şirketleri yönetecek kadrolara sahip değiller. Bu nedenle alınan şirketin yönetimi profesyonellere bırakılıyor. (5) Ernst&Young'a göre fonlar genelde 3 ile 7 yıl arasında satın aldıkları hisseleri başkalarına satarak girdikleri şirketten çıkıyor. Fon satmak için alıyor Şimdi geliniz, Türkiye'deki, Türklere ait "Baba Şirket'lerin" çoğunluk hisselerinin "yabancı fonlar" tarafından alınmasının olumlu ve olumsuz yanlarını sıralayalım: Küreselleşme gerçeği ortada. Sermeyenin girişini ve çıkışını (serbest dolaşımını) kabul etmişiz. Yabancı sermaye gelsin de, ne için gelirse gelsin bekleyişindeyiz. Bu durumda özel şirketlerin sahiplerine "Sen hisselerini neden fona sattın?" diyemeyiz. Özel şirketlerimizi satın alan fonlara "Sen neden bizim şirketlerimizi satın aldın?" diyemeyiz.Ancak, "Adı sanı belli-İşinin uzmanı" bir yabancı sermaye grubunun (parmağını taşın altına koyarak, uzun süreli Türkiye'de kalma bekleyişi içinde) bir büyük Türk şirketini satın alması başkadır. Aynı şirketin sahibi belirsiz (bu işi alıp satmak için yapan) bir fon tarafından satın alınması başkadır.Fonlar satın aldıkları şirketler konusunda uzmanlaşmadıklarından, her ülkede bu iş için profesyonel kadro oluşturur. Fon yönetimine giren Türk şirketlerinde profesyonel yönetim deneyimin yaygınlaşması, aile şirketi modeline ve de aile üyelerinin yönetim hâkimiyetine dayalı özel sektör işletmelerinde profesyonel yönetime geçiş yolunda örnek teşkil edebilir. guras@milliyet.com.tr Fonların sahibi belirsiz