Katma değer, bir mal veya hizmetin çıktı fiyatı ile girdi fiyatı arasındaki farktır. Mal ve hizmet üretiminin her aşamasında o mal ve hizmetin değerine yapılan eklemedir. Rant / kira, ücret, faiz ve kar toplamıdır.
Bir iplikçinin yarattığı katma değer, ipliğin satış fiyatı ile, iplik için kullandığı pamuğun alış fiyatı (çıktı fiyatı ile girdi fiyatı) arasındaki farktır. Bu fark, iplikçinin ödediği kira, ücret ve faiz ile kendine kalan kardan oluşur. Bu fark iplikçinin yarattığı katma değerdir. İplikçinin gerçek üretim değeridir.
Ülkede bir yıl içinde üretilen mal ve hizmetlerin parasal değeri (katma değeri) milli geliri oluşturur. milli gelir, ülkede bir yıllık mal ve hizmet üretimine dayalı toplam katma değeri gösterir.
Üretimin artması demek, ülkenin kalkınması demek, kişi başı gelirin artması demek, katma değerin artması demektir.
İstanbul Sanayi Odası'nın Türkiye'nin 500 büyük sanayi kuruluşunu yıl sonu rakamlarını değerlendirerek yaptığı araştırma Türkiye'de toplam sanayi üretiminin yarısını gerçekleştiren özel ve kamu kuruluşlarının yarattığı katma değerin (gerçek üretimlerinin) düşme eğiliminde olduğunu gösteriyor.
Özel sektör 1992 yılında 100.0 birim katma değer yaratırken (üretim gerçekleştirirken) bu rakam 1997 yılında 139.4'e çıktı. 1999 yılında 92.7'ye düştü. Kamu sektöründe 1992 yılında 100.0 birim olan katma değer rakamı 1999 yılında 59.7 birim oldu.
Bu, sanayi sektöründe üretim yapamıyoruz demektir. Bu, sanayide geriye gidiyoruz demektir.
Üretimi gerçekleştiren (katma değeri yaratan) 4 ana faktör, katma değeri aralarında bölüşür. Başka ifade ile üretime katkılarının karşılığını farklı biçimlerde alır:
(1) Doğa, üretime katkısının karşılığını "kira" olarak alır.
(2) Emek, üretime katkısının karşılığını "ücret" olarak alır.
(3) Sermaye üretime katkısının karşılığını "faiz" olarak alır.
(4) Müteşebbis üretime katkısının karşılığını "kar" olarak alır.
Önemli olan katma değerin üretim faktörleri arasında dengeli dağılımıdır. Katma değerin tamamı faize gider ise emekçi ve müteşebbis üretimde katkılarının karşılığını alamaz. Kar büyür ise, faiz büyür ise, emekçiye ödenecek ücret düşer. 1999 yılındaki katma değerin dağılımına bakıyoruz. Sanayi kuruluşlarında 100 birim olan katma değerden maaş ve ücretler 83.5 puan pay almış. Faize 45.9 puan gitmiş. Kira alarak 1.3 puan ödenmiş. Milli gelir anlamında müteşebbis her 100 birim katma değerde 30.8 puan zarar etmiş.
Bunun bir başka anlatımları şöyledir: 1999 yılında üretim faaliyeti müteşebbise gelir getirmemiş. Müteşebbisin yarattığı katma değer ücret, faiz ve kirayı bile karşılayamamış. Müteşebbis içeriye girmiş. Zararını işletme dışı (üretim dışı) kaynaklardan karşılamış demektir.
1995 yılında müteşebbisin 100 birimlik katma değerden kar olarak aldığı pay 19.8 idi. Bu 1996 yılında 17.3'e düşmüştü. 1997 yılında bu pay 16.0 olarak gerçekleştikten sonra 1998 yılında katma değer ücret, faiz ve kirayı bile karşılayamadı. Müteşebbis 0.3 puan içeri girdi. Ve de 1999 yılında müteşebbis 30.8 puan açık verdi. Bu gelişme (1) Türkiye'de sanayide katma değerin artacak yerde düşme eğilimine girdiğini, (2) Son iki yılda müteşebbisin üretimden para kazanamadığını tersine içeriye girdiğini ortaya koymaktadır.
Yazara E-Posta: guras@milliyet.com.tr