Müslümanlar ramazan ayında otuz gün süren oruçtan sonra yeme - içme rahatlığını üç gün süre ile kutlar. Bu üç günlük kutlamalar, bu üç gün süren bayram ile ilgili olarak Müslümanların kitabı Kuran - ı Kerim’de bir açıklama yoktur.
Kuran - ı Kerim’de "bayram" ifadesi sadece bir surenin, bir ayetinde bir kelime olarak yer alır. "Maide" suresinin 114 numaralı ayetinde: "Meryem oğlu İsa, ‘Allahım! Rabbimiz! Bize ve bizden sonra geleceklere bayram ve Sen’den bir delil olarak bir sofra indir. Bizi rızıklandır. Sen rızık verenlerin en hayırlısısın dedi" ifadesi vardır.
Din bilginleri bu anlatımın "İsa’nın son yemek sofrası ile ilgili bir anlatım" olduğu şeklinde yorum yaparlar. Ramazan ve Kurban bayramlarıyla ilgili düzenlemeler "hadisler"e dayanır.
Hadislerde nakledildiğine göre, Hazret - i Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicret ettiğinde Medine’de yaşayan İran asıllıların "Nevruz" ve "Mihrican" kutlamalarından etkilenmiştir. Bu folklorik kutlamaların İslam cemaatinde "ümmetin tevhidi"ne ters düşeceğini görerek, Ramazan ve Kurban kutlamalarının bu kutlamaların yerini almasını buyurmuştur. Osmanlı döneminde bayram merasim ve şenliklerinin bir kanun ile tanzimi Fatih Sultan Mehmet Han’ın eseridir.
Osmanlı dönemindeki bayramlarda sadece saraydaki kutlamalar ile, saraya bağlı askeri ve mülki erkanın ve de saray çevresindeki zengin sınıfın merasim ve şenlikleri anlatılır. Halkın bayramından genelde söz edilmez.
Açık anlatımıyla Osmanlı döneminde bayramlar belli bir çizginin üzerinde yaşayanların, varlıklıların bayramı olarak benimsenmiş, bu üst ve üstün grubun, fakirleri, güçsüzleri hatırlama onlara gıda ve para yardımı yapma vesilesi olarak değerlendirilmiştir.
Osmanlı döneminden sonra, sarayın, askeri ve mülki çevre ile saraya bağlı zengin çevrenin dağılması bayram kutlamalarının halka yayılmasını sağlamıştır. Zenginin "her gün bayram" ettiği günümüzde, dini bayramlar "halkın bayramı"dır. En fakir evlere kadar dini bayramlar günümüzde bir anlam ifade eder. Ramazan ayından sonraki üç bayram gününün "Şeker Bayramı" olarak adlandırılması da Osmanlı döneminde "adet" olmuştur.
Sarayın, ramazanın on beşinden sonra askerlere tepsi tepsi baklava göndermesi, oruç sonunda insanların tatlı yemesi, oruç dönemi tamamlandıktan sonraki kutlamalarda insanlara şeker ikram edilmesi, çocukların bayram harçlığını alır almaz şekercilere koşması nedeniyle bu bayram "Şeker Bayramı" olarak anılmaya başlanmıştır.
Bayram insanları birbirine yaklaştırır. Dargınlıkları ortadan kaldırır. Kardeşlik duygularını güçlendirir.
Bayram, fakirleri, yoksulları, güçsüzleri, kimsesizleri sevindirmeye fırsat yaratır. Bayramda aileler bir araya gelir. Aileler ölmüşlerini hatırlar. Mezarlarını ziyaret eder.
Sayın okuyucularım, bayramı yaşayınız. Bayramları yaşatınız. Yaşam sadece "paradan, IMF’den, dolardan, marktan, borsadan ve de tenzilatlı satışlardan" ibaret değil. Bayramınız kutlu olsun.