Ocak - temmuz döneminde tarım ürünleri ithalatımız geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 29.4 oranında arttı. Buna karşılık tarım ürünleri ihracatımız yüzde 17.9 oranında geriledi.
Tarım ürünleri ihracatımızın toplam ihracat içindeki payı yüzde 11.2’den yüzde 8.6’ya düştü.
Bunlar çok çok olumsuz iki önemli gösterge. (1) Türkiye’de tarım geriliyor. Tarım ülkesi olan Türkiye kendi ihtiyacı olan tarım ürünlerini üretemeyecek duruma düştü. (2) Tarım kesimi dünya pazarlarında talebi olan, para eden mal üretemiyor. Bu nedenle hem tarımdaki insanlar fakirleşiyor, hem de ekonomiye ve ihracata katkıları giderek küçülüyor.
İşgücünün 13 milyonu kentlerde, 10 milyonu kırlarda yaşıyor. 7 milyonu tarım sektöründe çalışıyor. Toplam işgücünün yüzde 34’ü tarımsal üretimi gerçekleştiriyor. Ama bakıyoruz, ülkenin gayri safi yurt içi üretim rakamında tarımsal üretimin payı sadece yüzde 13.5, 14.0 dolayında.... Kalan üretim sanayi ve hizmetler kesimindeki işgücü tarafından gerçekleştiriliyor.
Tarımsal üretimin artacak yerde gerilemesinin sonucu, Türk tarımı, iç talebi karşılayamaz duruma düştü. Geçen yıl buğday ithalatına 124 milyon dolar, ayçiçeği ithalatına 94 milyon dolar, soya fasulyesi ithalatına 83 milyon dolar, nohuta 17 milyon dolar, mısır yağına 45 milyon dolar ödedik. Bu yılın ilk yedi ayında 262 milyon dolarlık hububat, 207 milyon dolarlık hayvansal ve bitkisel yağ ithal ettik.
Tarım konularını medyaya taşıyan ve bu nedenle "çiftçi dostu" unvanı ile ödüllendirilen bir usta yazarımız vardı: Sadullah Usumi. Anadolu’yu karış karış gezer, gerçekleri görerek, dinleyerek, ölçerek, biçerek medyaya yansıtırdı. Sadulluh Usumi’nin kalbi geçen pazartesi durdu. Çiftçiler medyadaki dostlarını kaybetti. Bu yazıyı Sadullah Usumi’ye "Allah rahmet eylesin" demek için yazıyorum.