Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Japon yeninin faizi önceleri sıfırdı. Sonra yüzde 0.25 ve daha sonra da 0.50 oldu. Japon yeni değer kazanmıyor, değer kaybediyordu.Bunu gören Carry Trade'ciler (parayı faizi düşük ülkelerde borçlanıp faizi düşük ülkelere borç vererek paradan para kazananlar) Japonya'dan yenle borçlanarak yeni dolara çeviriyor, bunu da faizde veya borsalarda yüksek getirisi olan kâğıtlara yatırıyordu.Japon yeni borcun vadesi gelince de dolarla (değer yitirmiş) yenleri ucuz ucuz satın alarak borçlarını ödüyor, tekrar yenle borçlanıyorlar, böylece 'saadet zinciri'ni sürdürüyorlardı.Yenin faizinin sıfırdan (yen faizi sıfır iken, Carry Trade'ciler sıfır faizle değil, yüzde 1 dolayında faizle borçlanıyorlardı) 0.50'ye çıkınca, yenle borçlananların kazanç oranları biraz düştü ama, onları endişelendiren, yenin dolar karşısındaki değerinin 120-122'lerden 116'lara yükselmesi oldu.Eskiden 100 yen borçlarını geri ödemek için 82 dolar yetiyordu. Yen değerlenince 100 yeni satın almak için 86 dolar gerekir oldu. Japon yeninin değerlenmesi ne demek? 120-122 yeniyle 1 dolar satın alınabiliyordu. Şimdilerde 116 yenle (daha az yenle) 1 dolar satın alınabiliyor. Bunun kaba anlamı, Japon yeninin yüzde 5 dolayında değer kazanmasıdır. İyi de Japon yeninin değer kazanması piyasaların huzurunu neden bozdu? Carry Trade'ciler Japonya'da yenle borçlandıktan sonra yeni dolara çevirerek sadece Türkiye ve Brezilya gibi yüksek getiri veren piyasalarda oyun oynamıyor. ABD gibi faizin yüzde 4.5 dolayında olduğu piyasalara da yatırım yapıyorlar. Yüzde 1 ile borçlanarak yüzde 4.5-5.0 getiri sağlamak da bu büyük oyunculara yetiyor ama bir anda Japon yeni yüzde 5 değerlenince (borç geri öderken cepten çıkacak anapara birden yüzde 5 büyüyünce), bütün kazanç yok oluyor. Zarar ortaya çıkıyor.Japon ekonomisinde 1980'lerde şişmeye başlayan balonun 1990'lı yılların başında havası kaçtı. Gayrimenkul fiyatları geriledi. Borsa çöktü. Ücretler, gelirler ve servetler azaldı. Durgunluk başladı. Japon Merkez Bankası 1999'da yatırımları ve tüketimi artıracağı ümidiyle faizi sıfırladı. Döviz satın aldı, yen sattı. Ucuz yenin ihracatı artırması ve sonunda ekonominin canlanması isteniyordu.Ama piyasadaki bol yeni Japonlar yatırım ve tüketim için kullanacak yerde yabancılar yene hücum etti. Yabancılar yeni düşük faizle piyasadan topladı.Beklenenden geç de olsa ucuz faiz, ucuz (değersiz) yen, gevşek para ve bütçe politikası ekonomiyi hareketlendirmeye başladı. Ekonomi canlandı. İstihdamda ve ücretlerde artış görüldü. Tüketim arttı. Japon ekonomisi üç ayda yüzde 4.8 oranında büyür hale geldi. İşte Japon Merkez Bankası bu gelişmeleri değerlendirerek faizi sıfırdan önce 0.25'e sonra 0.50'e yükseltti.İşte bu gelişmeler sonucu yenin değeri dolar karşısında 120-122'lerden 116'lara tırmandı. 'Tekrarda yarar var: Daha az yenle 1 dolar satın alınabildiği için, yen dolara karşı değerlenmiş oluyor.) Yen neden değersizdi? Biz de piyasa denilince "Hazine bonolarının faiz oranı, borsada hisse senetlerinin fiyatı ve de döviz fiyatı" anlaşılıyor. Piyasalardaki değişim denilince de bu faiz, döviz fiyatlarının değişimiyle borsa endeksi gündeme geliyor.Bizim piyasaların büyük ölçüde ABD ekonomisindeki ve dolarındaki iniş çıkışlardan etkilendiğine inanılıyor. Son gelişmeler, bizim piyasanın göbeğinden borsaya, borsanın da yene bağlı olduğunu gösterdi. Uzun dönemli hareket çizgilerinden, borsa endeksinin değişimi ile yenin değer değişiminin benzerlik içinde olduğu anlaşılıyor.Şubat ayı sonu itibariyle borsadaki hisse senetlerinin yüzde 68.72'si yabancıların. Yabancıların hisse senetlerinin borsa değeri 55.0 milyar dolar.Bu nedenle yabancıların hisse senedi satmaya başlamaları çok önemli. Yabancılar hisse senedi satmaya başlayınca borsada fiyatlar düşüyor. Bu, piyasada huzursuzluk yaratıyor. Hemen dolar fiyatı ve faiz oranları da tırmanışa geçiyor. Borsa da yene bağlı... Bu defa yabancıların derdi sadece bizimle değil. Küresel çapta korkuya kapıldılar. Dünya çapındaki hareket içinde 'Carry Trade' ile Türkiye'ye gelmiş olan Japon kaynaklı fonların miktarı belki çok büyük değildir. Ama Carry Trade'ciler küresel piyasaların tamamındaki risklerini gözden geçiriyor. Bunu yapmaya da mecburlar. Çünkü kısa sürede yüzde 3-5 dolayındaki kayıplar fonları büyük zarara uğratır.Fon yöneticileri bu tür dalgalanma hareketlerinde (1) İlk çıkan biz olalım da fazla kaybetmeyelim. (2) Bu hareket 'domino' etkisiyle çığ gibi büyür mü? Yatırımlarını gözden geçirirler. Bu gözden geçirmeden sonra da en riskli ülkelerden ve borsalardan çıkma arayışına girerler.Bizim piyasalarda olan biteni böyle değerlendirelim. Görülüyor ki olan biten karşısında bizim yapabileceğimiz bir şey yok. Dalganın sertleşmeden sakinleşmesini bekleyeceğiz. Bu arada bireysel yatımcıların, Ayşe Hanım Teyzemin yapabileceği bir şey yok. Telaşa kapılarak parasını oradan buraya taşımaya kalkmak, elindekini avucundakini satmaya çalışmak kazandırmaz. Daha çok kaybettirir. uras.jpg guras@milliyet.com.tr Yabancılar ne istiyor?