Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İnsanların iş bulabilmesi, insanların gelirinin artması üretim artışına bağlıdır. Üretim geriler ise insanlar işini kaybeder. İnsanların geliri azalır.
Türkiye'de yaşayanlar üretmek, dünya pazarında talebi olan malları, rekabet edilebilir kalite ve fiyatta üretmek zorundadır.
Sayın okuyucularıma üretim ile gelir ilişkisini, üretim ile istihdam ilişkisini, üretim ile yatırım ilişkisini, üretim ile kalkınma ilişkisini basitleştirerek anlatayım.
(1) Fatma Hanım'ın bir dikiş makinesi var. Günde 8 saat çalışarak 1 gömlek dikiyor. Gömleği satıp karşılığında 1 milyon lira kazanıyor. Gelirinden şikayetçi ise, 8 saat çalışmak yerine 16 saat çalışarak 2 gömlek diker. 2 milyon lira kazanır.
(2) Gene de dikiş makinesinin 8 saati boş kalacaktır. Eğer Fatma Hanım, komşusu Zeynep Hanım'a iyilik yapmak istiyor ise, makinesini boş kalan 8 saat sürece ona kullandırır. Zeynep Hanım da 1 gömlek diker. 1 milyon lira kazanır.
(3) Bir dikiş makinesi 24 saat çalıştığında, üç gömlek dikişi ile kapasitesi dolmuş olur. Bir makine ancak iki çalışana 3 milyon lira gelir sağlar. Daha fazla gelir arayışı var ise ve de yandaki komşu Vuslat Hanım'da da iş imkanı ve gelir arayışı var ise bir makine daha satın alınması gerekir. Bir yeni makine daha satın almak, yeni bir "sabit sermaye yatırımı" yapmak demektir.
(4) Yeni bir dikiş makinesinin fiyatı diyelim ki, 100 milyon liradır. Bu 100 milyon lirayı Fatma Hanım ya (daha önce tasarruf edip bankaya yatırdığı paradan) mevduat hesabından çekerek satıcıya ödeyecek, ya da bankadan kredi alacak. Bankanın Fatma Hanım'a vereceği kredinin kaynağı, daha önce Vuslat Hanım'ın bankaya mevduat hesabına yatırdığı tasarrufudur. Burada dikkat edilmesi gereken iki nokta var: (1) Makine alımına (yatırıma) gidecek para tasarruftan gelecek paradır. (2) Bu paranın bir maliyeti vardır. Fatma Hanım kendi mevduatından çekmiş ise, faiz kaybına uğrayacaktır. Kredi olarak almış ise, faiz ödeyecektir.
(5) Demek ki, her yatırıma giden paranın taşıdığı / taşıyacağı bir faiz yükü (bir maliyet) vardır. Bu faiz yükü / maliyet, yatırım kararını etkiler. Fatma Hanım, yeni bir dikiş makinesi alırken kendi kendine bir hesap yapar. Makine parası olarak hesabından 100 milyon lira çekince, yılda 80 milyon lira faiz kaybı olacaktır. Kredi kullanırsa 90 milyon lira kredi faizi ödeyecektir. Eğer faiz kaybı veya yükü, o makinenin bir yılda getireceği ek gelirden fazla ise Fatma Hanım yatırım yapmayacaktır.
(6) Görülüyor ki, ek gelir yaratacak, ek istihdam imkanı yaratacak bir yatırımın yapılabilmesi için "niyet" yeterli değil... (1) Üretilecek malın bir pazarı olmalı. Bir talebi olmalı. (2) Yatırımı gerçekleştirecek ölçüde (mevduat olarak - kredi olarak) daha önceki tasarruflardan oluşmuş bir kaynak bulunmalı. (3) Kaynağın faiz yükü, o üretimden sağlanacak gelir ile karşılanabilecek ölçüde olmalı.
(7) Bütün bu şartlar bir araya gelir ve de Fatma Hanım yeni bir makine alır ise üretim için ek kapasite ortaya çıkar. Üretim kapasitesi artar. Yeni makineyi 8 saat Zeynep Hanım kullanır. Bir gömlek daha diker. 1 milyon lira daha ek gelir sağlar. Hiçbir işi olmayan, geliri olmayan komşu Vuslat Hanım da o makinenin kalan 16 saatinde 2 gömlek diker. Günde 2 milyon lira gelire kavuşur.
Sayın okuyucularım, bizde yanlış inanış "Devlet Baba'nın insanlara iş bulacağı, gelirlerini artıracağı" şeklindedir. Devlet Baba kimseye iş bulamaz. Gelirini artıramaz. Devlet Baba yatırım ve üretim yapmak isteyenlerin sadece önünü açabilir. Yatırım ve üretim yapmak isteyenlere arka çıkabilir. İşte o kadar... İnsanlara iş imkanı yaratacak olan "yatırım"dır. İnsanların gelirini artıracak olan "üretim"dir. Ne kadar yatırım, ne kadar üretim, o kadar istihdam, o kadar yatırımdır.
Yatırım kendi kendine yapılmaz. Üretim kendi kendine artmaz. Yatırım ve üretimi sürükleyen birinin olması şarttır. Buna "müteşebbis" denilir. Müteşebbis ya devlet olur, ya bir şahıs olur. Müteşebbis Nasreddin Hoca'nın hikayesindeki gibi, "yağı, unu, şekeri bir araya getirip helva yapan kişidir." Müteşebbis kira ödeyerek doğada üretim yapılacak yeri bulur. Faiz ödeyerek parayı bulur. Ücret ödeyerek emeği bulur. Bunları bir araya getirir.
Demek ki... "Bu ülkede neden yatırım yapılmıyor? Neden üretim yapılmıyor? Neden insanlar iş bulamıyor? Neden insanların geliri artmıyor? Devlet Baba neredesin?.." demekle bir yere varılamıyor. Yatırım ve üretim denilen şey karmaşık bir mekanizma. Bu mekanizma işlemez ise, Türkiye'de olanlar oluyor. Yatırım yapılamıyor. İnsanlar üretemiyor. Üretemediği için fakirlikten kıvranıyor. Ülke de ileriye değil, geriye gidiyor.