Dün Urfa’da Bedesten Çarşısı’na girdim. Yörede tarımsal kesimdeki erkeklerin ve kadınların başlarını soğuktan ve sıcaktan korumak için kullandıkları puşu satın alacağım. 26 numaralı dükkânın sahibi Halil Yumuşakdiken okuyucum imiş. Bayramlaştık. Hemen konuya girdi, “Hocam, dolar fiyatı ne olacak?” dedi. Doların durumunu neden merak ettiğini sordum. “Hocam, dolara göbekten bağlıyız” dedi ve anlattı: “Bu çarşıda ne satılıyorsa dolarla alırız. Puşudan kilime, ne var ise Suriye’den gelir. Dolarla alırız. YTL ile satarız. Borcumuz dolar, sermayemiz dolardır.“
Biz konuşurken komşu dükkânlardan gelenler oldu. Esnafın biri “Hocam” dedi, “Televizyonda söylediler. Amerika’da banka mevduatında devlet güvencesini 250 bin dolara çıkarmışlar. Bizde ne kadar? Bizde tasarruf mevduatının 50 bin YTL’lik kısmında güvence olduğunu anlattım. “Hocam, şu ara bizde de güvenceyi yükseltseler iyi olmaz mı?” diyerek, ”Çarıklı erkân-ı harp” mesajını verdi..
Balıklı Göl, Ulu Cami ve külliyesi, Hasan Paşa Camii sayesinde Urfa bir turizm cazibe merkezi olmuş. Balıklı Göl ve külliyeler çok bakımlı. Çevreleri tertemiz. (Geçen hafta İstanbul’da Eyüp Sultan ve çevresindeki perişanlığa ve bakımsızlığa şaşırmıştım.)
Urfa ‘turistik şehir’ oldu
Turizm Urfa’nın merkezinde hayatı değiştirmiş. Yabancı ve yerli turistler sayesinde çarşıda pazarda büyük bir hareket var.
Mustafa Aslan (34) ile sohbet ediyorum. Urfa’ya 31 km uzaklıktaki 150 haneli Ulucanlar köyünden. Bayram ziyareti için Urfa’ya gelmiş. Anlatıyor: “Amca, biz 12 kardeşiz. Üçü kız, 9’u oğlan. Benden büyükler evlendi. Dışarıya göç etti. Şimdi 30 dönüm toprağı ben ekip biçiyorum. Bu topraktan benden küçük erkek kardeşlerimle birlikte 6 kişi ekmek yiyor. Bu yıl 2 ürün elde ediyoruz. Önce buğday ektik. 11 ton buğday elde ettik. Toplam 6.500 YTL’ye sattık. Masraf içinde. İkinci ürün mısır. Ondan da 10 bin YTL alırız ama, mısırın masrafı daha çok. En az 5 bin lirası masrafa gider.
Evliyim. İki kızım var. Tarlayla uğraşmadığım zamanlar Eskişehir ve İstanbul’a gidiyorum. Seyyar satıcılık yapıyorum. Mahallelerde tencere tava satıyorum. Ne traktörüm ne de motorum var.”
Balıklı Göl’ün önünde Ferhat Aslan’a (12) rastladım. (Mustafa Aslan ile akraba değil. Soyadı benziyor.) Cin gibi, sevimli bir Urfalı. Anlatıyor: “Amca, babamın Yakubiye Mahallesi’ndeki dükkânından yol geçti. Babam şimdi işsiz. Biz 7 kardeşiz. En büyüğümüz 35 yaşında. İplik fabrikasında işçi. Öbürü sokakta turistlere puşu satıyor. İki ablam var. Biri evli. Biz 3 erkek Balıklı Göl’e gelen turistlere rehberlik ederiz.”
İşsizlik her yerde sorun
Eskiden “Turizm Gönüllüsü” diye bizim boyunlarımıza kimlik asmışlardı. Şimdi emniyet bu kimlikleri iptal etti. Ben ilkokul 5’inci sınıfa geçtim. Günde 20-30-50 YTL kazanırım. Ağabeylerim de o kadar alır. Babam, annem, ablam ve bizler işte bu parayla geçiniyoruz.”
Urfa iki bölüm. Bir yanda eski Urfa, öbür yanda yeni Urfa. Karaköprü‘ye kadar uzanan yeni Urfa “apartman tarlası” haline gelmiş. Apartman, apartman, apartman... Her biri 15 + 1 çekme katlı dev ve karaktersiz yapılar... Bunların Urfa ile hiç mi hiç ilgisi yok.
Bunları kim alıyor, bunlarda kim oturuyor diye merak ettim. “Bunlarda daire fiyatları en az 300 bin YTL. İnsanlar satın almak için sırada. Bunlarda kira 600-700 YTL. Kiralanacak daire bulmak çok güç” dediler.
Yeni binalardan daire satın alanlar genelde tarım geliri olanlar imiş. ”Urfa’da feodal yapı, toprak ağalığı, aşiret reisliği devam ediyor. Topraktan esas para kazananlar onlar. Hele sulu tarım gelirlerini artırdı” diyorlar.
Urfa’nın en önemli özelliği “asayişin berkemal olması”. Urfa güvenli bir şehir, terör yok. Gece yarısı sokağa çıkan hiçbir sorunla karşılaşmıyor.