Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Her Türk vatandaşı, Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerinden yararlanarak, milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürmek, maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirmek hak ve yetkisine doğuştan sahiptir. Türkiye Cumhuriyetinde insanlara, din, dil, ırk farkına göre farklı nüfus kağıdı verilmez. Yahudinin, Ermeninin, Kürdün nüfus kağıdının şekli ve rengi farklı değildir.Vatandaşlık bakımından, "azınlık, çoğunluk farkı" yoktur... Ama geliniz görünüz ki, "vakıf" konusunda durum aynı değildir. Türk vakıfları ile Rum, Ermeni, Musevi, Süryani, Bulgar, Gürcü vakıfları farklı işlem görür. Bu fark sonradan ortaya çıktı. Anayasamızın başlangıcında yer alan ifadelere göre, Türkiye Cumhuriyeti Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türktür. 1936da değişti 1936 yılında Türkiyedeki bütün vakıflardan mal beyannamesi istenildi. 1972 yılında Yunanistan ile siyasi ilişkiler gerginleşmeye, yurtdışında Ermeni teröristler eyleme başlayınca, Vakıflar Genel Müdürlüğü özellikle Rum ve Ermeni vakıflarını hedef alarak, genelde tüm "gayrimüslim vakıfları" için eyleme geçti. 1936 yılında verilen mal beyannameleri "vakıf senedi" kabul edilerek bu beyannamelere kaydedilmeyen gayrimenkuller ile daha sonraki tarihte edinilen gayrimenkullere el konuldu. Osmanlı döneminde ve Cumhuriyetin ilk yıllarında farklılık söz konusu değildi. Osmanlıda "azınlık" ayrımı yoktu. Buna rağmen Müslüman olmayan Osmanlı tabaasının kurdukları vakıflar "padişah fermanı" ile güvence altına alınırdı. Mal edinme yasağı Bu el konulmanın hukuki dayanağı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun kararı idi. Yargıtay kararında (1) Rum, Ermeni, Musevi, Süryani, Gürcü asıllı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları "azınlık" olarak kabul ediliyor. (2) Azınlıkların "Türk" sayılamayacağı belirtiliyor. (3) Türk olmayanların meydana getirdikleri tüzel kişiliklerin mal edinmelerinin yasak olduğu vurgulanıyordu. Hazineye geçti Doğrulanamayan bilgilere göre, Rum vakıflarına ait 153, Ermeni vakıflarına ait 51, Süryani vakıflarına ait 6 gayrimenkul vakıflardan alınarak eski sahiplerine veya Hazineye devredildi.Eski sahipleri ve Hazine bedelsiz olarak devraldıkları gayrimenkulleri başkalarına sattı.Halen Türkiyede "azınlık vakfı veya cemaat vakfı" diye adlandırılan bu türden kaç vakıf olduğu, bunların ne kadar gayrimenkulünün bulunduğu bilinmiyor. Ama (gene doğrulanamayan bilgilere göre) yüze yakın Rum, elliye yakın Ermeni, yirmi dolayında Musevi, on dolayında Süryani, iki Gürcü, bir Bulgar vakfı olmak üzere yaklaşık iki yüze yakın vakıf olduğu belirtiliyor. Bu gerekçelerle Rum, Ermeni, Musevi, Süryani ve Bulgar kökenli Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının yönetiminde oldukları halde "azınlık ve cemaat vakfı diye adlandırılan" vakıfların 1936 yılından sonra edindikleri gayrimenkullerinin bedelsiz olarak (var ise) eski mal sahiplerine veya mirasçılarına, (yok ise) Hazineye verilmesi karara bağlandı. El konulamayacak Uyum yasaları diye adlandırılan ve TBMMde kabul edilen yasalar arasında yer alan bir yasaya göre bundan sonra bu tür vakıfların gayrimenkullerine el konulamayacak ama, bu tür vakıflar taşınmazları bedel karşılığı kiraya verme hakkına sahip değiller. Daha önce el konulan taşınmazları geri almaları da mümkün değil. guras@milliyet.com.tr Bunların gayrimenkullerinin çoğu okul, hastane, yetimhane türü binalar. Vakıflara gelir sağlamak için bağışlanmış konutlar, işhanları...