Bir yağma düzenine girildi ki... İnanılamaz... Kimi para istiyor... Kimi devletin varlığını paylaşmak istiyor... Kimi devlet düzenini, hukuk sistemini kendine göre değiştirmek istiyor... İşin ilginç yanı da devlete sahip çıkması gerekenler, her isteyene, istediğini veriyor.
Anadolu deyimi ile, "Ver abicim ver... Nasıl olsa cebinden vermiyorsun ya... Ver gitsin!.."
Almadan vermek, Tanrı'ya mahsustur. Hükümetler birilerinden almadan başkalarına bir şey veremez. Hükümetler başkalarına bir şey veriyor ise mutlaka birinden alıp, birinin cebinden parayı zorla alıp başkasına veriyordur.
Herkes bir şey istiyor... Hükümetler de veriyor... Verdikçe istekler artıyor:
- İş çevreleri vergi vermek istemiyor. Vergi vermemeye alışan kesim, vergi sistemine karşı direniyor.
İş çevreleri istekler listesini hükümete dayatıyor. Hükümet istenileni veriyor. Verilen yetmiyor... Başkaları da sıraya giriyor. Tehditler başlıyor: "Borsaya vergi muafiyeti vermezseniz borsa çöker!.." "Aman borsa çökmesin... Borsacılar gücenmesin..." diyerek hükümet onlara da istediklerini veriyor.
- Tarım kesimindeki üretici istiyor, memur istiyor, emekli istiyor, işçi istiyor... Hükümet veriyor. Vermem diye bir süre dirense de sonunda veriyor.
- Hükümetin her istenileni verdiğini gören "kader mahkumları" af istiyor. Hükümet onu da veriyor. Kader mahkumlarının istediği affı veren hükümet, öğrencilerin af isteğine mi direnecek? Üniversiteyi yıllarca bitiremediklerinden ilişkileri kesilenlere iki sınav hakkı daha veriliyor.
- Bunun üzerine yabancılar istek listelerini hükümete ulaştırıyor: Yabancı yatırımcılar "tahkim" istiyor. Hükümet yabancı sermayeyi mi ürkütsün?.. Hemen Anayasa değişikliğine soyunuyor. Anayasa'nın anti - demokratik maddelerini yıllardır ellemeyi aklına getirmeyenler bir haftada Anayasa değişikliği hazırlıyor.
Vere vere ne para kaldı, ne devlet kaldı... Devlet geliri ile, kanunları ile, ciddiyeti ile bir müessesedir. Hükümetler her isteyenin her istediğini yerine getirerek devleti bitiremez... Bu isteme işinde o kadar ileriye gidildi ki, istekler sınır ötesine geçti. "- Yavuuu... Şu ABD de koskoca devlet... Türkiye'ye 5 milyar dolar verse ne olur? IMF'ye ayıp değil mi? Başkalarına verirken veriyor, Türkiye'ye 15 milyar dolarcık yollamıyor..." İçerideki parayı bitirdik sıra geldi dışarıdaki parayı paylaşmaya... Başkası verecek, biz yan gelip yatacağız...
Hükümetin işadamına vergi kolaylığı sağlaması için, peynir, ekmek vergisini artırması gerekir. Hükümetin bir sektöre yardım etmesi için, halkın cebine el atması gerekir. Hükümetin bir kesimi için fiyat veya ücret artırımı yapabilmesi için öbür kesimlerden para toplaması gerekir.
Zengin ülkelerde hükümetler sosyal politika gereği zenginden alıp, fakire dağıtır. Türkiye'de hükümetler zenginin isteklerini cevaplamayı görev bildiğinden fakirden alıp, zengine aktarmaktan yorgun düşüyor. Gelir dağılımı, sosyal denge, huzur giderek bozuluyor.
Fakir sesini çıkarmadan, aldığı ekmeğin fiyatını öderken, peynir zeytin yerken, otobüse dolmuşa binerken, tüpgaz tüketirken tıkır tıkır (hemi de peşin peşin) devlete vergisini ödüyor. Devlet varlıklı kesimden hem vergi almıyor, hemi de fakir kesimin ödediği vergiden topladığı paraları bu kesime cömertçe dağıtıyor. Bu çarpık sistem yürümez. Sistem tıkanmak üzere... Bunu görmek lazım...