Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Yatırım ve üretim için kredi arayan firmalara bankalar kredi vermiyor (veya daha doğrusu veremiyor), verir ise de yüksek faiz istiyor. Hazine’nin ABD dolarına yüzde 9, Türk lirasına yüzde 79.67 faiz ödediği bir piyasada, bankaların daha düşük faiz ile kaynak kullandırması düşünülemez. Halbuki yılın ilk yarısında banka kredilerinin faizi yüzde 50’ler dolayına inmişti. Şimdi yüzde 75’ler dolayında.
Dünya piyasalarında yüzde 3’ler dolayında ABD doları ile borçlanma imkânı var iken, Türkiye’de dolar kredisine yüzde 10-15 faiz ödeyen ihracatçının ayakta kalması güçtür. Enflasyonun yüzde 35’lere inmesi beklentisi karşısında yüzde 75-80 faizin, enflasyondan arındırılmış (reel) yüzde 25-30 yükünü Hazine’nin nasıl kaldıracağı tartışılırken, yatırımcının ve üreticinin daha yüksek bir reel faiz ile nasıl yatırım yapacağı gündeme gelmiyor.
Bankaların yatırımcıya ve üreticiye kredi olarak kullandırabileceği imkânlar daraldı.
(1) İç kaynakların büyük bölümünü, faizi devamlı yükselterek Hazine topluyor. Türk lirası ve döviz bono satıyor.
(2) Yirmi bir banka piyasadan çekildi. Bu bankalar şöyle veya böyle, çok sayıda yatırımcıyı ve üreticiyi kredilendiriyordu. Bu bankaların müşterileri yeni banka bulmakta zorlandı. Zorlanıyor.

(3) Ziraat ve Halk bankalarındaki yeniden yapılandırma çalışmaları nedeniyle bu bankalarla ilişki içinde olan yatırımcılar ve üreticilerin kredi işlemlerinde darboğazlar ortaya çıkıyor. Tarım kesiminden kredi kullananlar zor durumda. KOBİ’ler Halk Bankası ile ilişkilerini sürdürememekten yakınıyor.
(4) BDDK’nın özel bankalar için getirdiği "sermaye yeterlilik rasyosu" sınırlaması, donuk kredilerle ilgili denetim mekanizması karşısında bankalar kredi müşterisi seçmekte daha tutucu hale geldi.
(5) Bankalar sadece kredi müşterisi seçmekte tutucu davranmıyor, eskiye göre daha ağır teminat talebinde bulunuyor. Teminat veremeyen müşterilerine müsamaha gösteremiyor.
Faizin yükselmesi sadece kredi kullanımını güçleştiriyor, tasarrufların yatırıma ve üretime yönelmesini de engelliyor:
(1) Bizim kamuoyumuzda yanlış yönlendirme sonucu yanlış bir inanış oluşmuştur. "Kredi pahalı ise yatırımcı ve üretici sermaye artırsın, özkaynağı ile iş yapsın" denilir. Halbuki sermayenin, özkaynağın da maliyeti vardır. Bu maliyet kredi faizi dolayında bir maliyettir. Reel faiz (enflasyondan arındırılmış faiz geliri veya gideri) yükseldiğinde nasıl ki yatırım ve üretim için yüksek kredi faizi ödemek akılcı değil ise, aynı şekilde yatırıma ve üretime özkaynak tahsisi de akılcı olmaz. Yatırıma ve üretime gidecek kaynağı faiz geliri getirecek alanlarda kullanmak daha fazla kazanç sağlar... İşte Türkiye’de olan budur. Yüksek faiz hem özkaynakların hem kredinin yatırım ve üretimde kullanılmasını önlüyor. Veya sınırlıyor.
(2) Yüksek reel faiz üretim maliyetini artırıyor. Maliyet de enflasyonu ateşliyor. Dış pazarda Türk ihraç ürünlerinin rekabet şansını yok ediyor. Bu nedenle, "Reel faiz yükseliyor, Hazine’nin iç borcu çevirme şansı yok oluyor" diyerek tek bir soruna kilitlenmeyelim. Yüksek faiz reel ekonominin büyüme çabasının önüne de set çekiyor.