Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


AB (Avrupa Birliği) diyor ki:
(1) Apo’yu idam etmeyin.
(2) Kıbrıs sorununu biran önce çözün.
(3) Kürtçe eğitim ve yayını serbest bırakın.
Ödülünüz: "AB’ye tam üyelik" vaadidir.
ABD (Amerika Birleşik Devletleri) diyor ki:
(1) Ortadoğu’da ABD için "paralı askerölik yapın.
(2) İsrail’e destek çıkın.
(3) Radikal İslama kalkan olun.
Ödülünüz: "IMF kredisi"dir.
Türkiye’de tüm siyasi partiler ABD’nin dediklerini kabul ediyor. Amma velakin, AB’nin istediklerini bazıları kabul ediyor. Bazıları etmiyor.
Partiler sadece ve sadece bu bakımdan iki gruba ayrılmış durumda. Başkaca görüş ayrılıkları, sağ - sol farkları yok. "Yeni Oluşum", hem AB’nin, hem ABD’nin isteklerine "evet" diyen bir oluşum. Bu bakımdan "yeni"liği, sadece ve sadece isminden "menkul" Türkiye’nin gündemi neden sadece AB ve ABD’nin istekleriyle sınırlı kalıyor. Halkın sorunu yok mu? Halkın sorunu var ama, halkın sorunu ile ilgilenen yok. Gündemi halk belirlemiyor ki... Gündemi ABD, AB ile onlara teslim olmuş politika ağaları ve onların destekçisi "şehir ağaları" belirliyor. Oyun sadece iki şehrin, İstanbul ve Ankara’nın, sadece silahlı - koruganlı ofislerinde, evlerinde, kapalı kapılar ardında oynanıyor. Halk da oyunun bir bölümünü TV ekranlarından izliyor.

Türkiye’nin "acil sorunu" acaba AB ve ABD’nin isteklerini "kayıtsız şartsız" ve de aksatmadan yerine getirecek iktidarlar oluşturmak mı, yoksa halkın sorunlarını çözecek politikacıların iş başına gelmesi mi? AB ve ABD’nin istek listeleri var da acaba "halkın istek listesi" yok mu? AB ve ABD’nin istek listelerinden başka konuya vakit ayırmayanlar, "Aman AB’yi ve ABD’yi gücendirmeyelim telaşı içinde halkı fakirliğe ve umutsuzluğa itiyorlar. Halk cephesinde durum kötü.
(1) İstikrar programı uyguluyoruz diyenler ülkenin dış ve iç kaynaklarının tamamını borç çevirme adı ile faiz ödemelerine aktarır oldu. Yatırım ile üretimi sürdürecek kaynak kalmadı.
(2) Tarımda yeniden yapılandırma gerçekleştiriyoruz diyenler, çok sayıda çiftçinin, köylünün tek geçim kaynağı olan tütünün, fındığın, pancarın hatta buğdayın köküne kibrit suyu ekti. Hayvancılığı öldürdü.

(3) Sanayide yeniden yapılanma adı ile, genç ve güçsüz sanayi tesisleri bilinçsiz bir şekilde dış rekabete açıldı. Çökertildi. Fabrikaların ve üretimin yabancı yatırımcılara geçmesinin şartları hazırlandı.
(4) Bankalar sisteminde yeniden yapılan ile sistemi güçlendireceğini söyleyenler, bankaları çökerterek yabancı bankalar için kapıyı açtı.
(5) Kamu bankalarını adam etme iddiası ile ortaya çıkanlar, Ziraat’ın tarım kesimini, Halk Bankası’nın KOBİ’leri, esnaf ve sanatkarların kredilenme imkanlarını yok ettiler.
(6) Bütçe reform adı altında bütçenin tüm imkanları faiz ödemelerine yönlendirilince, devletin eğitim, sağlık, adalet gibi temel hizmetlere beş kuruş para ayırmasına imkan kalmadı.
(7) Enflasyonu önleme programı adı altında para muslukları sonuna kadar kısılınca piyasalar "geberik hale geldi". Dükkancılar siftah edemez, üretici piyasaya mal süremez oldu. Ev, arsa satılamaz oldu.

(8) Finans sektörü reformu adı altında, döviz alım satımı, yurda getirilmesi ve çıkarılması konularında Batı ülkelerinde bile olmayan serbestlik yaygınlaştırılınca, parası olan Türk lirasından dövize geçmeye, dövizi olan dövizini yurtdışına postalamaya alıştı. Türk lirası işe yaramaz hale geldi.
(9) Bu tabloda gelir dağılımındaki çarpıklık büyüdü. Fakirlik arttı.
"Yeni Oluşum"un başarılı olabilmesi, diğer partiler gibi sadece iki konuya sadece AB ve ABD isteklerine kilitlenmemesine ve de bu ülkede adına "halk" denilen insanların da yaşadığını, halkın sorunlarının AB ve ABD isteklerinden farklı sorunlar olduğunu fark etmesine bağlıdır.
(Daha yola çıkarlarken kimsenin hevesini kırmak için değil, tam tersine önlerini açmak için bunları yazıyorum... İçinde yaşadıkları çevrede unutulan halkı ve halkın sorunlarını hatırlatmaya çalışıyorum...)