Güngör Uras

Güngör Uras

guras@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



AYVALIK'ta zeytinyağı üreten bir dostum var. Derman Zeytinyağları'nı üreten İsmet Önder. Henüz yüzünü görmedim ama, yıllardır zeytinyağlarını Ayvalık'tan getirtiyorum. Telefonla sohbet ediyorum. Bu yılın yeni ürün zeytinyağı ile az tuzlu sele zeytinini gönderdi. Ayvalık yöresinin zeytini yağlık zeytinmiş. Çekirdeği iri olurmuş. Bu nedenle İsmet Önder zeytine değil, zeytinyağına ağırlık veriyor, ama az miktarda da zeytin üretiyor. Bu yılın zeytinyağının rengi, akışkanlığı, tadı pek hoşuma gitti.
Bu yılın ilk ürünü siyah sele zeytini de pek lezzetli idi. Telefonla tebrik ettim. "Hoca, bu zeytinde hiç katkı maddesi yok. Sanki ağaçtan koparıp yemişsin gibi tamamen sağlıklı. Alacalı olması seni rahatsız etmesin. Tuzunu da az tuttum" dedi.

Boya atılıyor
Bu sütunda önceleri de Derman Zeytinyağı'nı ve zeytinini beğendiğimi belirtmiştim. Ancak, zeytinin kütüğü (çekirdeği) iri diye yazmıştım. İsmet Önder, "Hoca zeytinin çekirdeği iri ama, sağlıklı oluşu daha önemli" dediğinde pek üzerinde durmamıştım. "Milliyet Business"te Bülent Yardımcı'nın, zeytin üreticilerinin kullandıkları zararlı katkı maddeleri konusunda yazdıkları midemi bulandırdı.
Bu nedenle İsmet Önder'e sordum. "Zeytinin alacalısı ne demek? Zeytin imalatındaki sağlığa zararlı katkı maddeleri nereden çıktı?" Öğrendiklerimi nakledeyim.
Kötü niyetli üretici, önce yaralısına, berelisine, rengine bakmadan tüm zeytinleri topluyor. Kocaman beton havuzlara dolduruyor. Halkımız zeytinin alacalısını beğenmediğinden, kapkara parlak zeytin aradığından, zeytinin kararması için havuzun içine zehirli tekstil boyası oksidation tetroamin veya demir sülfat atıyor. Şimdilerde "Saçı Kıbrıs" diye adlandırılan ne olduğunu anlayamadığım bir boyadan bahsedilmeye başlanmış. Bu katkı maddeleri hem kanserojen hem de alzheimer hastalığına sebep olan maddeler, tam anlamıyla hepsi birer zehirli bomba.
Bir başka sorun da, zeytin üretiminde aşırı tuz kullanımı. Tuz zeytinin bozulmasını önlüyor ve uzun süre diri kalmasını sağlıyor.
Bazı kötü niyetli üreticiler ise zeytini karartmak için, zeytinin oluştuğu havuzlara kostik denilen ve sabun yapmada kullanılan kimyevi maddeyi atıyormuş. Kostik zeytinin acılığını 2 günde alırmış ama, bilinçsiz kullanımda zeytin yiyeni ülser yaparmış.
Boyayı bastınız mı zeytin 3 günde kararırmış ama, boya kansere yol açarmış. Tuzu da bastınız mı bir haftada simsiyah zeytini pazara çıkarmak mümkün olurmuş. Ama tuzlu zeytin tansiyon hastalarını perişan edermiş. İşin kısa yoldan kazanç yönü böyle.

Yeşil zeytinde de sorun var
Yeşil ve içi dolgulu zeytinlerde de mutlaka kostik kullanılırmış ama, iyi ve ciddi üreticiler kostikle işlem yaptıktan sonra zeytinde kostik kalıp kalmadığını laboratuvarda ölçer, kostiksiz zeytini pazara çıkarırmış.
Bülent Yardımcı'dan öğrendiğim bir tehlikeyi daha hatırlatacağım ama, korkuyorum. Zeytin yiyemez olacaksınız. Kötü niyetli zeytin üreticileri 18 kiloluk zeytin tenekelerindeki zeytinlerin bozulmasını önlemek için tenekeleri kaparken antibiyotik atıyorlarmış.
Sayın okuyucularım, görüyorsunuz, gıda maddeleri üretiminde devletin yapacağı kontrol ne kadar önemli. Devlet kontrolünü yapamaz ise kötü niyetli üreticinin insan sağlığına ne kadar büyük zararı dokunuyor. Zeytin, peynir ve ekmek bizim milli aşımız. Bunlar nasıl bozuluyor, görüyorsunuz. Bugün zeytini yazdım. İleride ekmek ve peynirde olan bitenleri de anlatacağım.