Yüzde kaç ‘yerli’siniz?

4 Temmuz 2008

Eski fotoğrafları karıştırıyordum. Yıllar önce İngiltere’de iken annemin gönderdiği mektup da çıktı. Telefonda, evlerinde kaldığım kadının Kıbrıslı bir Rum, kocasının İngiliz olduğunu söylemiş olmalıyım ki, “Aman, yemeklere bir şeyler koyup yedirmesin, dikkat et” demiş. Çok güldüm...
Norwich’deki o aileyi ve evi çok sevmiştim. Saat 20.00’den önce akşam yemeği yemezken, saat 17.30’da masaya oturmaya, pirinci tereyağında kavurarak yaptığımız pilavlar yerine, haşlanarak yapılan yağsız, tatsız pilavlarına alışmıştım. Kahvaltıda, tadını çok özlediğim beyaz peynir, zeytinyağlı söğüş domates ve salatalığın yerine mısır gevreği, mis gibi kokan demlenmiş çay yerine sütlü kahve olağan hale gelmişti.
Ben onların yaşam tarzına ve düşünme  biçimine uyum sağladıkça onlar da bana uydu. O tatsız pilavlara rağmen, bir araya geldiğimiz akşam yemeklerinde, İngiliz ve Rum evsahiplerim ve ev arkadaşım Japon öğrenci Junko ile çok keyifli sohbetler ediyorduk.
Yemekler giderek daha renkli olmuş, İtalyan, İspanyol, Yunan, Türk

Yazının Devamı

Bodrum’un Torba Koyu estetik yaptırmış

3 Temmuz 2008

Bodrum’un Torba Koyu’nda geçen yıl bir otel açılmıştı; Casa Dell ’Arte. Bu otel açılır açılmaz da İngiliz The Guardian gazetesi 2007’nin yeni açılan en iyi otelleri listesine hemen yerleştirmişti. Bu yıl da Travel&Leisure, en iyi 30 otel arasına koymuş. Otelin ilginçliği şurada: Bir kere yeri güzel. Queen Ada Otel’in birkaç yüz metre ötesinde koya doğru. İkincisi sadece 12 suit odası olduğundan rahat, ferah, geniş. Bir de otelin her köşesi bir heykelle her duvarı bir tabloyla donatılmış. Yani otel bü yük bir galeri gibi. Sahibi  Büyükkuşoğlu ailesi. Yunus Büyükkuşoğlu otomobil ve buzdolabı yedek parçası üreticisi. On tane fabrikası var. Müzayede takipçilerinin tanıdığı bir yüz. Bir sanat koleksiyoncusu. Eşi Fatoş Hanım da zevkli mi zevkli. Oteli o döşemiş. Bilirsiniz Torba Koyu’nun yıllardır gidip gelip balık yediğimiz salaş bir Ali Gonca’sı vardı. İşte orayı da satın almışlar, adı değişmiş Ali’si kalkmış, Gonca kalmış. Geçen kışı işte bu Casa Dell’Arte çok yoğun

Yazının Devamı

Biten ilişkinin zehrini boşaltmak

27 Haziran 2008

Kadıköy’de Cabaret adlı cafe-barı işleten  Aral Tanca Kaya, yerinde duramayacak kadar enerjik, kabına sığmayacak kadar coşkulu, hep gülümseyen, masmavi gözleri pırıl pırıl genç bir adam. Yedirip içirmenin dışında, insanlara günün stresini, kafalarını taktıkları sorunları unutturup gülümsetmek, yaşamın üzerlerindeki yükünü bir süreliğine unutturmak istiyor. Maniler yazıp masalara bırakıyor.
Pazar günü Cabaret’teydim. Onun coşkusu ve enerjisi beni de sardı kısa sürede. Tanımadığı için  benimle başlangıçta ölçülü konuşan 24 yaşındaki reklamcı arkadaşı Fatih Şimşek de... Çok yaratıcı ve zeki olduğu belli olan Fatih, rahat konuşmaya başladığında bu yazının konusu çıktı. Sevgilisi bırakıp gittiğinde kendisini kötü hissetmiş. Gerisini şöyle anlattı: “İyi bir sevgiliyim. İyi sevişiyorum. Niye bittiğini anlayamadım bir türlü. İçtim, içtim. Sonra bir fikir üzerinde çalışmaya başladım. Hiç ara vermedim. Sonunda güzel bir şey yarattım. İçimdeki zehri

Yazının Devamı

Carla Bruni’nin kocası olabilmek...

20 Haziran 2008

Bir erkek, dünyanın herhangi bir ülkesinde, eğer çok istiyorsa, hayalini kurmuşsa, mücadelesinde yeterince azimli ve yoluna çıkan engellerden yılmayacak kadar hırslıysa, dezavantajlarını avantaja çevirebilecek kadar zeki, farklılıkları dengeleyebilecek kadar akıllı, insanlarla iletişiminde de başarılıysa, en büyük kentin belediye başkanı, başbakan, hatta cumhurbaşkanı olabilir. Ama, dünyanın her yerinde,  kendisine ihtiyacı olmayan, güzel, güçlü, özgür, çekici, başarılı bir kadın tarafından mutlu edilebilmek için, böyle bir kadını mutlu etmeyi, çok az erkek göze alabilir.
Bu erkeklerin de çok azı, Cecilia Albeniz gibi, başka bir erkeğe aşık olup, “first lady”liği elinin tersiyle itip, kendisini terk eden bir kadının yaşattığı aşk acısından sonra, ondan daha genç, çok daha güzel, çok daha seksi, akıllı, güçlü, el attığı her işte başarılı bir kadına âşık olmaya cesaret edebilir. Bu erkek, dünyanın en etkili ülkelerinden birinin lideriyse, hiçbir zaman kontrol edemeyeceği bir

Yazının Devamı

Kızınızın ‘rol modeli’ kim?

13 Haziran 2008

Her insanın unutmadığı bir şeyler ve anlar vardır. Zihnimdeki iziyle yaşamımı etkileyen bu şeylerden biri, genç bir kadınla erkeğin, eski, siyah - beyaz fotoğrafı. Resimdeki kadın, omuzlarına dökülen saçları, incecik belini, uzun bacaklarını ortaya çıkaracak şekilde bedenine oturan, eteği küloş, yarım kollu elbisesiyle çok hoş görünen, yeni evlenmiş annem. Şık giyimli ve yakışıklı erkekse, amcam.
Amcam hep güzel giyindi, hep yakışıklıydı. Annemse, başını örttüren babamın, “günah, yanlış, ayıp” diyerek çizdiği sınırların içinde kendisi olmaktan çıktı. Dedemin sınırlamadığı, köyünde saçları permalı gezen, dekoltesi olan elbiselerini kendisi diken annemi, hiç o resimdeki gibi görmedim. Başı hep kapalıydı. Hiç makyaj yapamadı. Kuaföre gidemedi bir daha. Evimizde ruj, oje, pudra, rimel olmadı. Resimlerde gördüğüm güzel kadınlara benzeyebilmek için dudaklarımı kırmızı kalemle boyardım gizlice.
Unutmadığım anlardan birisi de, misafirliğe gittiğimiz bir akrabamızın evinde, o evin çocuklarıyla oynarken beni

Yazının Devamı

Gerçek ‘aganigi’ fanteziler

6 Haziran 2008

Müjde Ar’ın Prof. Dr. Osman Müftüoğlu  ile kadınların cinsel isteğinin nasıl artacağına ilişkin muhabbeti ilginçti. Ar, erkeklere “aganigi” diye önerilen fındığa karşılık, ne yiyebileceğimizi, “Biz ne yutalım hocam” diye sordu.
Müftüoğlu, “Kadınlarda da erkeklerde de libido testesteron hormonunun kontrolü altındadır. Menopoza girince östrojen gitti, cinsellik gitti yok. Testesteronunu erkekler nasıl artırıyorsa siz de öyle artırın” dedi. Afrodizyak olarak bilinenleri önerdi. Ve spontan seksi.
Ar, çıplak erkek resimlerine bakmayı sevmediğini söyledi. “Cinsellikte kadınların libidoları sürünmeye başlıyor. Doğal bir besin rica ediyoruz” diye ısrar etti. Müftüoğlu, “Yok” dedi.
Doyurucu bir seks için afrodizyak besinler ve bitkilerden önce, bunları alma isteğinin uyanması, o ateşi spontan bir şekilde tutuşturacak kıvılcımın canlı tutulması ve hep bizimle olması gerekiyor. Nedir o kıvılcımı her an ateşi yakabilecek şekilde taşımamızı sağlayacak olan? Elbette cinsel fanteziler.
Sözcüklerin sihirli

Yazının Devamı

Gökkuşağının çocukları

30 Mayıs 2008

Çocukluğumda, “Gökkuşağının altından geçebilen kızlar erkek, erkekler kız olur” diye bir inanış vardı. Gökkuşağının altından geçmenin imkansızlığını anlatmak için, bir kızın erkek, erkeğin de kız olmasının imkansızlığıyla karşılaştırma yapılırdı. Belki de tam tersi. Kızların erkek, erkeklerin de kız olabilmesinin  imkansızlığını anlatmak için bu benzetme yapılıyordu.
Ama, henüz cinsel masumiyeti bozulmamış çocuklar olarak, bir yağmurun ardından ne zaman gökkuşağı görsek, imkansız olanı sbaşarabilme umuduyla, altından geçmeyi denerdik. Kızken erkek, erkekken kız olmak düşüncesi, hatta kız veya erkek olmak, cinsel tabular ve önyargılarla henüz kirlenmemiş çocuk zihnimizde, bize pek bir şey ifade etmezdi.
Cennete uzanan köprü
Vikipedi’ye göre, güneş ışınlarının yağmur damlaları tarafından kırılması, yansıtılması ve dağıtılması ile meydana gelen gökkuşağı, birçok kültürde “cennet” ile “dünya” arasındaki, bana göre de “ateş” ile “su” arasındaki

Yazının Devamı

‘Son’ erkeğin sevgilisi

23 Mayıs 2008

Dünyaca ünlü bilim dergisi Focus’un “Kalan son erkek” başlığıyla kapak yaptığı “erkeksiz doğum” konusundaki haberde, sperm kalitesinin azalmasının ve kadınların sperm olmadan tek başına hamile kalabilmesinin erkek nüfusunu tehlikeye attığı, bu yolla sadece kız çocuk doğacak olması nedeniyle 120 yıl sonra dünya nüfusunun yüzde 70’inin kadın olacağı, 2238’de son erkek öleceğinden dünyada erkek kalmayacağı  öne sürülüyor.
Kadınlar dünyası”nda son ve tek bir“erkeğin” kalmasını sağlayacak olan ne peki? Elbette, son ve tek “dişi”.
Jean M. Auel,  insanlar, ilişkiler ve aşkın sınırlarını” anlattığı “Yeryüzü Çocukları”nın ilk kitabı “Mağara Ayısı Klanı”nda,  okuru insanoğlunun başlangıcına götürüyor ve olağanüstü bir “dişi” kahramanın dünyasında dolaştırıyor. Deprem nedeniyle tek başına kalan, tanımadığı topraklarda hayatta kalmaya çalışan Ayla, kendi insanlarından çok farklı olan Mağara Ayısı Klanı tarafından bulunur.
Uzu

Yazının Devamı