Gürkan Akgüneş

Gürkan Akgüneş

gurkan.akgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İklim krizi bizi kuraklık senaryolarıyla karşı karşıya bıraktı. Çiftçiler de kuraklığa dayanıklı diye yabancı tohum ekti ama sonuç değişmedi. Oysa ülkemizde geliştirilen “Taner” ve “Ayten Abla” adı verilen tohumlar, kuraklığa rağmen yüksek verimliliğiyle umutları yeşertiyor

Kuraklık, bulunduğumuz coğrafya için en yakıcı sorun. İklim krizinin etkisiyle, art arda olağanüstü kuraklıklar yaşamaya başladık. Ve iklim senaryolarına göre, bu tablo daha da ağırlaşacak. Zaten birçok kentte barajlar, dip seviyede. Turizm merkezi Bodrum’da aylardır insanlar, taşıma suyla değirmeni döndürüyor. Suyu tükenen bazı barajlar da, tarımsal sulamaya kapatıldı. Her geçen yıl susuzluk tehdidini daha yakından hissediyoruz.

Haberin Devamı

Tabii bir diğer endişe; kuraklığa bağlı tarımsal verim kaybı. Trakya, ayçiçeçeğinde bunu acı bir şekilde tecrübe etti. Ayçiçekleri, yağış yetersizliği nedeniyle boy atamadan kurudu. Çiftçiler, yabancı bir tohum firmasına ait ‘kuraklığa dayanıklı’ tohum çeşidi ekmelerine rağmen, büyük bir hüsran yaşadı. Aynı tablonun diğer tarım ürünlerinde, özellikle de buğdayda gerçekleşmesi, hep korkulan kıtlık senaryosunun gerçeğe dönüşmesi demek. Peki bu gerçekleşir mi?

Kuraklığa karşı Taner iş başında

Toleransı yüksek çeşitler

Öngörüler, her 1 derecelik artışın buğday veriminde yüzde 6’lık kayba neden olacağı yönünde. Dramatik iklim senaryoları; hububat deposu İç Anadolu’da, yüzde 50’ye yakın verim kaybına işaret ediyor. Bu olasılığın gerçeğe dönüşmemesinin tek yolu, kuraklığa toleranslı tohum çeşitleri geliştirebilmek. Neyse ki bu alanda oldukça sevindirici gelişmeler var. Mesela ekmeklik buğday çeşidi; ‘Taner’. Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde TAGEM’e bağlı Bahri Dağdaş Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün ‘Kuraklık Test Merkezi’nde yıllar süren denemelerle ıslah ettiği Taner, çok kurak şartlara rağmen, dönümde 350-400 kilo buğday veriyor. Yağış olursa da rekolte en az ikiye katlanıyor. Keza yine enstitüde geliştirilen ekmeklik buğday çeşidi; Selçuklu da kuru koşullarda yapılan denemelerde dönüme 380 kilo buğday vermiş. Yeterli yağış gördüğünde 850-900 kiloya kadar çıkıyor verimi. Sonra Şehzade, Bozkır, Armağan, Avşar ve diğerleri... Ankara’daki Tarla Bitkileri Araştırma Enstitüsü’nün geliştirdiği ekmeklik buğday; ‘Ayten Abla’ ise kuru koşullarda yapılan denemelerde 450 kiloyu aşan verimiyle öne çıkıyor. İsmini ıslah ekibinin bir üyesinde alan Ayten Abla’nın yağış görmesi hâlinde verimi 850 kiloyu aşıyor.

Haberin Devamı

Tüm bu buğday çeşitlerinin her biri, en az 15 yıllık ıslah süreciyle elde edilmiş ve kuraklık toleransları oldukça yüksek çeşitler. Islah sürecinde de yıllık 300 milimetre yağışın altındaki koşullara tabi tutulmuşlar. İç Anadolu’nun 2022 yılı yağış ortalamasının yaklaşık 400 milimetre olduğu düşünüldüğünde, yağışın daha da azalması hâlinde dahi üretimin sürdürülebileceği umudu doğuyor. Ama yağış miktarı, 250 milimetre altına düşerse, ‘hiçbir tohum yeşeremez’ deniliyor. Diğer yandan sadece buğdaya odaklı da değil, kuraklığa dayanklı tohum çeşitleri ıslah çalışmaları. Arpa ve yulafta da oldukça iyi sonuç alınan çeşitler ortaya çıkarılmış. Arpada Ayrancı ve Baykara öne çıkıyor. Yulafta ise Yazır. Bir de silajlık yulaf geliştirilmiş ismi Otağ, silajlık mısırın 1/5’i kadar suyla hemen hemen 6-7 ton silaj verimi var. Mısır ve ayçiçeğinde de kurak koşullarda iyi verim alınabilecek çeşitler için çalışmalar sürüyor. Nohutta tescil aşamasına gelinen çeşitler üretilmiş. Bazı meyve türlerinde de iklim anormalliğine toleranslı çeşitlerin ıslahı için denemeler yapılıyor. Bir diğer sevindirici nokta da; çiftçilerin yeni çeşitlere yönelik ilgileri. Kuru buğday tarımı yapılan alanların 3’te birinde Taner ekilmeye başlanmış mesela. Tabii bunda iklim değişikliği nedeniyle yaşanan kurak koşulların da payı var. Su azaldıkça, çiftçi yeni çeşit arayışına giriyormuş. Eğer bu çeşitler olmasa, belki de birçok tarla ekilemez duruma gelecekti daha şimdiden. Sonuçta, küresel ısınmayı mevcut küresel politikalarla durduramayacağımız aşikar. En azından kendimizi her alanda yeni koşullara adapte edebilmeliyiz. Tarım bu adaptasyonun en hayati aşaması. Çünkü ufukta gıda krizi riski var. Umut ise, değişen şartlara rağmen yeşerebilen yerel tohumlarda.