Şükrü Elekdağ
GEÇEN hafta Cumhurbaşkanlığı Köşkü'nde yapılan bir törenle Karadeniz Ekonomik İşbirliği'nin (KEİ) kuruluşunun beşinci yılı kutlandı. Bu münasebetle yapılan konuşmalarda, Türkiye'nin önderliğinde ve onun ürettiği bir fikirle kurulan KEİ'nin başarıları övülmüş ve bu örgütün bölgesel refaha olduğu kadar, Karadeniz havzasında barış ve güvenliğe yapacağı katkılar dile getirilmiş.
KEİ, bugün artık dış politikamızın önemli bir boyutu olma niteliğini kazanmış durumda...
Son beş yılda siyasi liderlerimiz tarafından uluslararası forumlarda yapılan hiçbir dış politika konuşması yoktur ki içinde KEİ'den söz edilmesin...
Bu konuşmalarda çoğu zaman, Cumhurbaşkanı Turgut Özal, KEİ'nin "fikir babası" olarak anılır. Nitekim, Çankaya'daki kutlama töreninde de bu husus ihmal edilmemiş... Oysa, bu tamamen gerçekdışıdır. Özal, KEİ fikrinin sahibi değildir. Ama, fikri kendine maletmek ve böyle göstermek istemiştir. Ben bu hususları Özal'a sağlığında bu sütunda yayınlanan açık mektuplarımda da belirtmiş olduğum için bunlara bugün tekrar değinmekte beis görmüyorum.
Şimdi, KEİ projesinin gerçek "fikir babasının" kim olduğunu açıklayalım.
KEİ'yi kuran siyasi belge, bundan beş yıl önce Çırağan Sarayı'nda 11 ülkenin hükümet ve
devlet başkanının katılımıyla görkemli bir törenle imzalandı. Dünya basını bu törene geniş yer verdi ve KEİ'yi diplomatik bir başarı olarak niteledi.
Böyle medyatik bir olayın odağında olmak siyasi liderlerimiz açısından önemliydi. Bu nedenle, zamanın Başbakanı Demirel ile Cumhurbaşkanı Özal arasında belgeyi kimin imzalayacağı konusunda ihtilaf çıktı. Hukuken, imza yetkisi, yürütmenin başı olan Demirel'indi. Ancak, Özal böyle düşünmüyordu. Sonuçta, belge Demirel tarafından imzalandı ama, Özal da devlet başkanı sıfatıyla ev sahipliği yapması gereken bu tarihi toplantıya katılmayı reddederek yakışıksız bir duruma yol açtı.
Törenin ertesi günü (26.06.1992) Hürriyet'te yayınlanan başyazısında Sayın Oktay Ekşi, hem bu olaya değiniyor hem de benimle ilgili şu görüşlere yer veriyordu:
"Dün... Karadeniz Ekonomik İşbirliği fikrini ilk defa emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ'ın ortaya attığından sözetmiş ve bu tören sırasında Elekdağ'ın gözardı edilmesi yüzünden hem Dışişleri Bakanlığı, hem de Dışişleri Bakanı ile Başbakan'ı ayıplamıştık. Meğer, Dışişleri Bakanlığı'ndaki yetkililer, Elekdağ'ı üst makamlara götürmüşler, ancak Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bu projeyi kendi malı gibi görmek ve göstermek istediğini öğrenmişler. Nitekim `Cumhurbaşkanı istemiyor' yanıtını almışlar."
Sayın Ekşi'nin makalesi beni çok şaşırttı. Çünkü, Cumhurbaşkanı Özal, Karadeniz havzasındaki ülkeler arasında kurumsal bir ekonomik işbirliği fikrinin Türkiye'de ilk defa ortaya benim tarafımdan atıldığını ve yayınladığım makaleler, yaptığım konuşmalar ve verdiğim mülakatlar ile bu fikri işleyip geliştirdiğimi biliyordu.
Nitekim, bu konudaki ilk makalelerimin yayınlanmasından yaklaşık altı ay sonra 1990 yazında İstanbul'da Harp Akademileri Komutanlığı'ndaki bir diploma töreninde karşılaştığımızda, Cumhurbaşkanı Özal, ortaya attığım KEİ fikrini çok ilginç bulduğunu bana bizzat söyleyerek bu konuda benden ayrıntılı bir bilgi notu istemişti. Yanımızda duran Özal Kalem Müdürü Nabi Şensoy'a da (halen Büyükelçi ve Dışişleri Siyaset Planlama Genel Müdürü) bu konuda benimle temas halinde olması talimatını vermişti. Hazırladığım bir raporu Şensoy'a fakslamıştım. Bundan sonra da, bu konuda Özal'ın başkanlığında yapılan iki toplantıda görüşlerimi açıklamıştım.
Bu bakımdan, sanki bütün bunlar olmamış gibi Cumhurbaşkanı'nın sırf KEİ projesini kendine maletmek için beni devre dışı bırakmaya tenezzül edebileceğine ihtimal vermedim. Ne var ki, Özal'ın, benim törene davet edilerek onurlandırılmam yolundaki telkinleri kabul etmediğini Dışişleri'yle yaptığım
telefon görüşmeleri ortaya koydu.
Bunun üzerine Özal'a hitaben kaleme aldığım ve bu sütunda yayınladığım bir mektupta (28.06.1992), şu noktaları belirttim:
"Benim KEİ fikrini ilk ortaya attığım 1990 yılı Ocak ve Şubat aylarında veya bu tarihten önce zat - ı aliniz tarafından bu konuda yapılan hiçbir açıklama ve demeç yoktur. Bu bakımdan KEİ fikrinin sahibi olma hakkımın teslim edilmesi ve bunun tarihe de böyle geçmesi gerekir. İfadelerim yanlışsa, bunun ispatlanması çok kolaydır. Zira, gazetelerin ve Anadolu Ajansı'nın Cumhurbaşkanı'nın yaptığı böyle bir öneriyi atlamaları düşünülemez."
Cumhurbaşkanlığı, tabii ki Özal'ın KEİ'ye ilişkin hiçbir beyan ve demecini bulup açıklayamadı...
KEİ fikrini ilk defa 9 Ocak 1990'da
"Dünyadaki Değişimler ve Türkiye" konulu bir panel toplantısında açıklamıştım. Bu panele, ben, Sovyetler Birliği Büyükelçisi Albert Chernishev, Çetin Altan ve Mehmet Barlas katılmıştık. Chernishev'in, Karadeniz havzasındaki ülkeler arasında kurumsal bir ekonomik işbirliği önerim hakkındaki tepkisi şöyle olmuştu:
"Ben şahsen Şükrü Elekdağ'ın fikrini çok ilginç ve cazip buldum. Ama Moskova ne der bilmem!"
Chernishev, ertesi gün görüştüğü Türk - Sovyet İş Konseyi Başkanı olan tanınmış işadamı Nihat Gökyiğit'e de
"Elekdağ'ın fikri mükemmel. Öyle heyecanlandım ki dün gece uyuyamadım" demiş.
Beş yıllık bir aradan sonra bu konuyu neden tekrar deşmek ihtiyacını duydum? Bunun nedeni, uğradığım haksızlığı zamanla kişiliğime bir saldırı olarak algılamam ve rahatsızlık duymam...
Bu haksızlığı düzeltmek, herhalde, KEİ'yi, Türk dış politikasının önemli ve övünülecek bir boyutu olarak değerlendiren Dışişleri Bakanlığı'na düşüyor.
Bakalım, bana,
"Vefa semaya çekilmiş, cihanda namı gezer" dedirtecekler mi?
Yazara EmailS.Elekdag@milliyet.com.tr