Hamdi Türkmen

Hamdi Türkmen

hamdi-turkmen@hotmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Özlediniz değil mi?
Nereden mi biliyorum; kardeşim mail kutum, benim ve sevgili biricik eşim Meltem Hanım’ın hatırını sormaktan, “ne zaman yazacaksın birader, daha tatil bitmedi mi?” diye hesap soran, sorgulayan mesajlarınızla dolup taştı da ondan...
Geldim işte...
Her pazar yine pazara özel “PAZAR-LIK” köşesiyle huzurlarınızdayım.
Bu arada tam 1.5 ay pazar günü yazmamışım ama, sakın ha; bu kadar süredir izin yaptığımı falan düşünmeyin.
Burası gazete arkadaşlar...
Başbakanımızın söylediği, askerlik gibi yan gelip yatma yeri değil.
Bizde yan gelip yattın mı, yandın...
Yeni patronumuz Erdoğan Demirören, tutup kulağından anında koyuverir kapı önüne...
O’nun için durmak yok, yola devam parolasıyla gece-gündüz çalışıyoruz.
* * *
Sizi “PAZAR-LIK”tan öksüz bırakmamın nedeni, taşınma...
Doğru ya; Milliyet ve Vatan’ın İzmir ve Ege Bölge Temsilciliğini taşıdığımızdan haberiniz yok değil mi?
Benden duyun o zaman...
Artık Bornova’dayız.
Yaşar Üniversitesi’nin yanı, Şifa Üniversitesi Bornova Hastanesi’nin karşısındayız.
Mükemmel, pırıl pırıl bir çalışma ortamımız oldu.
Patronumuz Erdoğan Bey, Milliyet ve Vatan Ege Bölge Temsilciliği için çok ciddi paralar harcadı.
Demirören çalışanlarıyla, Milangaz’daki dostlarımız, arkadaşlarımız aynı heyecanı paylaşarak gece gündüz bizlerle birlikte koşuşturdular.
Ama çok yakıştı doğrusu...
Hem Erdoğan Demirören’e, hem de Milliyet ve Vatan Gazetelerine...
Bekliyoruz efendim; tüm okurlarımızı ve bizlere destek olan herkesi yeni Milliyet ve Vatan binasında ağırlamaktan keyif duyacağımızı bilmenizi isteriz.
* * *
Gelelim bu pazarın özel konusuna.
Öncelikle hem benim hem de çok sevgili eşim Meltem Hanım’ın sağlığı da, keyfi de Allaha Şükür yerinde.
Bildiğinizin malum konuların dışında hiç bir sıkıntı yok.
Ama ben pek iyi değilim.
Cuma akşamından buyana içim içimi yiyor.
O gece yani 24 Eylül akşamı İzmir çok büyük bir uluslararası yarışmaya ev sahipliği yaptı.
Belediye tarafından düzenlenen Karşıyaka Festivali kapsamında, kapanış etkinliği olan Uluslrarası Latin Dansları Dünya Şampiyonası’na davetliydik.
Sevgili eşim Meltem Hanım, dünya güzeli yeğenim Aysan Naz, sardığı kalem inceliğindeki yaprak sarmalarıyla ünlü kayınvalidem Ayşe Hanım’la Karşıyaka Spor Salonu’nun yolunu tuttuk.
Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak ile üniversiteden sınıf arkadaşıyız ya; biraz onun torpili, en önemlisi de böylesine dünya çapında bir organizasyonu İzmir’e Karşıyaka’ya getiren çok sevgili arkadaşım Erol Yaraş’ın sayesince protokolün yumuşacık koltuklarına gömüldük.
Erol Yarış’ın asistanı Lezize Hanım da öyle güzel bir yer ayırmış ki, ilk karşılaştığımda vallahi de, billahi de teşekkür için iki yanağından öpeceğim.
* * *
Yarışma başladı.
Keşke başlamaz olaydı.
Allahım o dansçı kızların güzelliği, o tornadan çıkmış gibi vücutlarının, müzik eşliğindeki hareketliliği, değil beni; ölü bir erkeği bile diriltecek kadar estetik(!) ve muhteşemdi.
Rus, İspanyol, Moldovya, Hırvatistan, Ukrayna, Romanya, Polonya başta olmak üzere tam 16 ülkenin fıstık gibi kızları, eminim ki, benim gibi salondaki tüm erkeklerin gözlerini fal taşı gibi açık bırakmıştır.
Sevgili eşim Meltem Hanım tam yanımda ama, arada bir “113 numara ne kadar güzel dans ediyor” diyerek, kızlara değil de, sanki Latin dansının figürlerini seyrediyor izlenimi yaratıyorum.
O yüzden rahatım.
Ama yanımda oturan İzmir’in Yeni Kent Merkezi’nde (Altınyol-Bayraklı) Türkiye’nin en yüksek İkiz Kuleleri’ni yapan Folkart’ın patronu çok sevgili kardeşim Mesut Sancak’ı da sık sık dürtüp, “şuna bak, buna bak” demekten alıkoyamıyorum kendimi.
Anlayacağınız, Mesut Sancak ve ben; sanki yarışma pistinin içindeyiz.
* * *
Diyeceksiniz ki; iyi be birader bu kadar keyifli bir gecede neden “iyi değil de, kötü olabiliyorsun?”
Kıskançlığımdan!..
Yarışma çok güzeldi.
Üstelik, kimin birinci, kimin ikinci, kimin üçüncü olduğu da önemli değildi.
Çünkü bana inanın, bütün kızlar, güzellikte de, dansta da birinciydi.
Beni moralman çökerten, o gecenin sonundaki ödül töreni oldu.
Sınıf arkadaşım Karşıyaka Belediye Başkanı Cevat Durak ile çok yakın dostum Erol Yaraş sahneye çıkıp, finale kalanlara ödüllerini verirken, o güzellere sıradan tek tek sarılıp şapur-şupur öpmediler mi, kahroldum.
Vallahi de kahroldum, billahi de kahroldum...
İçim içimi yedi, yüreğimin yağları eridi.
Bütün gece sabaha kadar “fırça yememek” için Meltem Hanım’a belli etmedim ama inanın uyuyamadım.
Hasetimden çatladım, patladım!...
Ve kendi kendime söz verdim.
Bu yarışma seneye de düzenlenirse, ne yapıp edip, ben de o sahneye çıkıp, ödül vereceğim.
O muhteşem güzelleri öpmeden memleketlerine göndermeyeceğim.
Haksız mıyım arkadaşlar?