Hasan Cemal

Hasan Cemal

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Galatasarayla ilgili olarak son zamanlardaki ruh halim hiç de iyi değil. Yeniden güzel günler ne kadar yakın, ne kadar uzak bilemiyorum. Şimdilik tek bildiğim, geçmişle yaşıyor olmak...Bu yakınlarda Gençlerbirliğinin İspanya devi Valenciayı devirdiği maçı seyrediyordum. "Eski Galatasaray gibi" dedi içimden bir ses, "Avrupa şampiyonu olduğumuz zamanlar biz de böyle oynardık."İçimden bir başka ses:"Ama hiç olmazsa eski Fenerbahçe gibi demiyoruz" diye ekledi.Bu iç diyalogumu ertesi gün Kanat Atkayaya nakledince, bana "Kusura bakma ama züğürt tesellisi" dedi.Olabilir.Ama çok güzel zamanlar yaşadık. Dördü üst üste olmak üzere on yılda yedi şampiyonluk... Üçüncü yıldız... Arsenalı yenerek gelen UEFA şampiyonluğu... Dünya devi Real Madridi devirip Avrupada Süper Kupayı kaldırmak...Heyecan fırtınalarıydı hepsi.Bunları yaşadığım için kendimi ayrıcalıklı sayıyorum. Bir taraftar olarak bu güzel günleri bana yaşatanlarla da gurur duyuyorum. Bunların başında tabii Fatih Terim geliyor. Futbol elbette bir takım oyunu. Bu başarıların altında birçok imza var. Ama Fatih Hocanınki en başta yer alıyor. Bu yadsınamaz.O yalnız Galatasarayın değil, Türk futbolunun da çıtasını yükseltti. Cimbom bayrağı Avrupada zirveye dikilirken, Türk Milli Futbol Takımı da Dünya Kupasında üçüncü sıraya oturmuşsa, bunda Fatih Terimin büyük payı vardır. Unutmayın, Hocanın Galatasarayı Türk futboluna psikolojik eşik atlattı. Artık Türk takımları Avrupada yeneriz diye sahaya çıkıyorlarsa, bunda Fatih Hocayla Galatasarayın başarılarının payı büyüktür.Bir Galatasaraylı, bir futbolsever olarak Fatih Terime çıtamızı yükselttiği için gönülden teşekkür ediyorum.Başarı başarısızlık...İniş çıkış...Bazen öyle, bazen böyle. Napalım? Hayatın ta kendisi bu. Hep başarı, hep çıkış olamıyor. Önemli olan, asılmaya devam etmek... Fatih Hoca gibi dipten gelmiş, dişiyle tırnağıyla zirveye tırmanmış bir büyük futbol adamının yeniden çıkışı yakalayacağına inanıyorum.Keşke bu yine Cimbomda olsaydı.Olamadı.Yaşadığımız çıkmazın altında yönetimlerin de, Fatih Hocanın da ciddi yanlışları yatıyor.Peki, her maç, her hafta sonu yeni bir düş kırıklığı yaşamaya daha ne kadar devam edeceğiz?..Bilemiyorum.Kongrede oyumu teknik bir arızadan dolayı kullanamadım. Kullansaydım, Özhan Canaydına mı, Mehmet Cansuna mı verirdim? İkisine de verebilirdim. Kararsızdım. Çünkü Galatasarayın içinde kıvrandığı çıkmaz ikisini de aşıyor diye, gelinen noktada ikisinin de ciddi yanlışları var diye düşünüyordum.Bugün de aynı görüşteyim.Öyle anlaşılıyor ki, Galatasarayın derine giden büyük bir mali sorunu var. Bunu çözmek, yeniden çıkışa geçmek ve sportif başarıyı yakalamak için Galatasarayda yapısal değişim şart. Yapısal çarpıklığa son vermeden, ciddi bir şirketleşme sürecinden geçmeden, kulübü gerçekten profesyonelce yönetmeye başlamadan hiçbir şey değişmez. Eski güzel günlerle kendimizi avutmaya devam ederiz, o kadar.2000 yılında zirvedeydik.Ama başarıyı yönetemedik.Fırsattan istifade kurumlaşamadık. Kalıcı sportif başarıların altyapısını, sistemini kuramadık. Bunun yerine, sen ben kavgasına düştük. O güzel takımı güçlendireceğimize dağıttık. Fatih Hocayı gönderdik. Biliyorum, çok şey söyleyebilirsiniz. Ama sonuç ortada. 2000den, zirveden bu yana dört yıl geçti...Şimdi dipte değil miyiz?Çıkış için Galatasarayda yeterli tarihsel bilinç, yeterli beyin ve yeteri kadar geleneksel kuvvet olduğuna inanıyorum. Canaydın, Cansun demeden eğer herkes elini taşın altına sokabilirse, duyguların üstüne çıkıp aklın sesi dinlenirse, eski güzel günler yeniden kapımızı çalar.Fazla gecikmeyelim, yoksa Fenerbahçe alıp başını gidebilir. h.cemal@milliyet.com.tr Her hafta sonu, her maç sonrası biraz daha derinleşen hayal kırıklığı... İzin verin, bugün canım siyaset değil Galatasarayı yazmak istiyor.