Hiç bitmiyor kaos arayışı!İlle de kaşıyacağız.İlle de siyah beyaz olacak.İlle de kışkırtacağız.Cepheleşme, kamplaşma körüklenecek, ille de yüksek tansiyonda yaşanacak, ille de yıldırımlar yağdıracağız bizim gibi düşünmeyenin başına...Siyaset tarzımız böyle.Barışçıl, soğukkanlı, uzlaşmaya açık bir dil arayışı ve uğraşı yazmıyor bizim siyaset defterimizde.Uzun yıllardır böyleyiz.Diyalog, uzlaşma, tahammül, tolerans kültüründen yoksun bir siyaset geleneğimiz var.Türkiye'nin Kürt olsun, Alevi olsun, Ermeni olsun, laiklik olsun hangi meselesini, hangi çelişkisini ele alsak, bu siyaset tarzımız değişmiyor.Biliyorum, bu çelişkiler çok güç.Ama biz daha da güçleştiriyoruz. Böyle sürekli cepheleşerek bir yere gidemeyiz.Böyle bir girişten sonra bir kez daha yinelemekte yarar görüyorum.Neredeyse yirmi yıldır üniversitede başörtüsü-türban yasağına karşı yazılar yazıyorum.Ben de, "rüşdünü ispat etmiş bir kız öğrencinin, kıyafeti nedeniyle üniversiteye alınmamasının, ne eğitim hakkı ilkesiyle, ne bireysel hak ve özgürlüklerle, ne laiklik ilkesiyle, ne demokratik sistemle bağdaşır" diye düşünüyorum.Ve bu yüzden de, üniversitede başörtüsü-türban yasağını kaldıran anayasa değişikliğini olumlu buluyorum.Ama iş bununla bitmiyor.'Ama'lar var çünkü.Evet, AKP bu konuyu baştan itibaren iyi yönetemedi.Evet, AKP bu yasağın kaldırılmasının yol açtığı kaygıları yerli yerine oturtamadı, bu konuda gerekli duyarlığı gösteremedi.Evet, AKP bu yasağın kaldırılmasıyla üniversitelerde doğabilecek kutuplaşmalar konusuna yeterince kafa yormadı.Evet, AKP yalnız bu yasağın kaldırılmasına odaklanırken, 301'e, ifade ve akademik özgürlüklere, AB reformlarına yan çizdi.Evet, AKP bu yasağın kaldırılmasına yüklenirken Kürt sorunu konusunda ipe un serdi.Hep önceliği başörtüsü-türban yasağına verdi, yüreğini buna koydu AKP ve Başbakan Erdoğan...Bunların hepsi gerçek.Ve bu tutumundan dolayı ben de Başbakan Erdoğan'la AKP'yi birçok kez eleştirdim. Bu konulardaki duyarlık ve eleştirileri haklı ve yerinde buldum.Ancak itiraf edeyim:Bu haklılıktan yola çıkarak, başörtüsü-türban yasağının kaldırılmasına karşı çıkmanın mantığına da çok fazla akıl erdiremedim.Başbakan Erdoğan ve AKP hükümeti, bütün bu alt alta sıraladığım yanlışları yapmasaydı da, süreci daha uzun bir zamana yaymış olsaydı da, hiç merak etmeyin, başörtüsü-türban konusunda, "Kalkın ey ehli vatan, laiklik elden gidiyor!" avazeleriyle yine yer yerinden oynatılmak istenecekti.Askere çağrılar yapılacaktı.Geçen yıl da yaşadık bunları.Unutuldu mu Çankaya Savaşları, 367'ler, gece yarısı muhtıraları?..Onun için üniversitedeki yasağın kaldırılması Türkiye'nin gündemine şöyle ya da böyle, er ya da geç gelseydi bile bazı şeyler değişmeyecekti.Kıyamet yine kopacak, koparılacaktı. Bunu da unutmayalım.İnşallah bundan sonra kaos değil istikrar arayışıyla, çatışmanın değil barışın diliyle yola devam ederiz.Farklılıklarımıza, keskin çelişkilerimize yasakçı anlayışlardan medet umarak değil, hukuk ve demokrasi içinde çözüm bulmaya çalışırız. h.cemal@milliyet.com.tr Bir haftalık tatil ne güzel yazısız geçti. Ama değişen bir şey yok! Türkiye'nin gündemi yine aynı yerde. Sanki çözümsüzmüş gibi duran büyük çelişkilerimiz içinde kıvranmaya devam ediyoruz.