Hasan PULUR
BAZILARI
"entelliklerine cila sürmek" için
"nostalji takılırken" öyle bir Beyoğlu çizip anlatırlar ki, şaşırıp kalırsınız, sanki siz o Beyoğlu'nda yaşamamışsınız gibi...
O Beyoğlu'nda hep şık, şapkalı, dünya güzeli kadınlar, yakışıklı, fiyakalı giyinmiş erkekler, şairler, edipler, muharrirler, aktörler, aktrisler el ele tutuşmuş, kolkola girmiş, Taksim'den Galatasaray'a bir aşağı, bir yukarı gidip gelmekte, pastanelerde beş çaylarını yudumlamaktadırlar. Hele bir
"Nisuaz" yalanı vardır ki, sanırsınız ki, bu pastane bir akademi, şair, şuara takımı, cümle münevveran, aydınlar, buraya postu sermiş, memleketi kurtarmaya soyunmuşlardır.
* * *
PALAVRA!
Bizim kuşak, 1950'li yılların başında Beyoğlu'na çıktığı zaman
"Nisuaz"da muhabbet tellalları müşteri beklerdi. O anlatılan Beyoğlu'nda, orospusu, puştu, pezevengi, esrarkeşi, karaborsacısı, berduşu, üçkağıtçısı cirit atardı, Abanoz neredeydi?
Eğer Beyoğlu'nu sade
"Cadde - i Kebir"den yani İstiklal Caddesi'nden ibaret sayarsanız aldanırsınız.
Beyoğlu arka sokaklarda yaşar, Beyoğlu'nun insanının kumaşı arka sokaklarda dokunur.
* * *
"AĞIR Roman"ı seyredip çıktıktan sonra bunları düşündük, çünkü
"Dolapdere" de, Beyoğlu'nu yaşatan arka mahallelerden biridir, film de o arka sokaklardan birinde,
"Kolera" sokağında geçer, her ne kadar tabelasında
"Tayyare" yazsa da..
O sokakta, 1970'li yıllarda Türk'ü, Rum'u, Çingenesi, Süryanisi, Kürd'ü bir arada yaşarlar, kah dövüşürler, kah sevişirler, New York'un
"Harlemi" varsa, İstanbul'un da
"Dolapderesi" vardır. Silah kaçakçılığından uyuşturucuya, pezevenklikten orospuluğa, ibneliğe kadar hayatın gerçekleri
"Kolera"da yaşanır.
* * *
"AĞIR Roman" yer yer o dünyanın, o alemin kurallarını hiç abartmadan yansıtsa da, sahne sahne de bir müzikale dönüşüyor, o gerçek hikaye, birden fantastik, gerçekte var olmayan gerçek dışı bir düş oluyor.
* * *
"KOLERA" Sokağı'nın hikayesinde, insanlık tarihinin değişmeyen
"ikilem"i var:
iyiler, kötüler... Bir tarafta Berber Aleko Ali
"(Savaş Dinçel), mahallenin dürüst kabadayısı Arap Sado
(Burak Sergen), mahalleye musallat, yeni yetme mafya bozuntusu Reis
(Mustafa Uğurlu), Reis'in öldürttüğü
"Arap Sado"nun yerini almaya hevesli Berber Ali'nin ortanca oğlu kaportacı Salih
(Okan Bayülgen) ve sevgilisi Tina
(Müjde Ar).
* * *
İSTANBUL'u ışık ışık yanan
"Cadde - i Kebir"den ibaret sananlar, ya da duyduklarına kananlar
"Ağır Roman"ı seyredince herhalde
"Bu sokak da, bu mahalle de nereden çıktı?" diyeceklerdir.
O insanlar, o sokaklar hep vardı, ama siz onları tanımak istemediniz ki, bir
"nostaljik palavra"nın peşine takılıp gittiniz.
* * *
EĞER
"Ağır Roman"a hala inanmıyorsanız, o halde size iki kitap öneririz,
Oktay Güzeloğlu'nun
"Sokak Mobilyaları" ile
"Beyoğlunda Garibanın Otopsisi Yapılamaz" adlı kitapları... (x)
"Ağır Roman"a film deyip geçseniz bile, bu kitapların kahramanlarını tanıyacaksınız...
"Ben kimseye inanmam, anadın mı?" diyen
"Kafa Sami"den,
"Ben eskiden çok adam bıçakladım, birinin de kulağını kesmiştim" diyen
"Tinerci Burhan"a,
"Allah bana yalnız adını verdi" diyen
"Allahverdi Bingöl"e,
"Beyoğlu devletinin en eski kültür bakanı Sahaf Vahan"dan Gazelhan
"Ampul İbo"ya kadar...
Çünkü onlar Beyoğlu'nda yaşıyorlar, film, ya da roman kahramanı değil, canlı
"Sokak mobilyaları"dır onlar.
-----------
(x) Hiç Yayınları / Kameriya Sokak No: 20 Balıkpazarı. İstanbul.
Yazara EmailH.Pulur@milliyet.com.tr