Çoktandır görüşemiyorduk, meraklılardan biridir. Üstelik Güneydoğu’da olup bitenler merak edilmeyecek cinsten değil...
Hele çözüm yolunda olup bitenler... Her şey bir sır; iki komiserle bir başkomisere darbe yaptıracaklar, her gün televizyonlarda polis filmi gibi oynuyor. Polisler, avukatları, anneler babalar, kardeşler, eşler herkes iftiradan şikâyetçi!
***
Neyse konumuz o değil.
Güneydoğu’da ne var ne yok?
Bizim meraklı, giden Devlet Bakanı Beşir Atalay’ı merak etmiş:
“Sen de adamın yüzünden bin türlü bahane çıkardın ya...”
Dedik:
“Bizim de senden fazla bildiğimiz yok. İşte heykel ve Ağrı isyanının sene-i devriyesi.”
Bizimki halen bir şeyler arıyor.
Anlatmak güç ama bize kalırsa Güneydoğu’nun çok önemli bir görüntüsü var.
Televizyonlardan şöyle bir geldi geçti.
Eşkıya Van-Bitlis yolunu kapamış, bir de levha dikmiş.
Biraz ileride bir başka levha.
Bitlis’e nasıl gidileceğini gösteriyor!
Başka bir şey söylemeye gerek var mı?
Devlet içinde devlet!
***
Ne oldu, birdenbire işler ikiye ayrıldı; bir tarihle, 17 Aralık.
Bir tarafta paralelciler, bir tarafta mevcut güçler.
Şöyle bakalım.
Seçimlerden sonra iktidara AKP gelince her iki taraf sevindi. Biri bizimkiler geldi diyordu, diğeri de aynı şeyi, bizimkiler geldi.
Birbirlerine girdiler. Ne ummuşlardı ne bulmuşlardı!
İşte arkadan dolar dolu ayakkabı kutuları, para sayma makineleri, kıyamet koptu.
Herkes birbirine girdi, çünkü ayakkabı kutuları içindeki dolarların kime ait olduğu pek anlaşılmıyordu, üstelik bir de milyarlık kol saatleri...
***
Ertesi gün iş iyice büyüdü, suçlamalar tutuklamalar başladı, kimi kapılmış gidiyor, bahtının rüzgârına...
Oysa o dönemdeki başbakana göre herkes bir kafadan çalıyordu...
Tutuklananlar, serbest bırakılanlar, ayaküstü masa toplantıları, hele hele gözaltına alınan müdürlerin itilmiş kakılmış hali...
Daha bir sürü söylenecek söz var.
Bazılarının hali pek tuhaf.
Bütün bu hengâmenin içinde bir de Koreli kadın var. Bir Türk polisine âşık olmuş, evlenmiş bir de çocukları var. Şimdi kocası içeride.
***
Her gün birileri içeride, dışarıda...
Her gün gazetelerde, televizyonlarda anayasa dersleri, her kafadan bir ses çıkıyor.
Hani meşhur hikâye gibi.
“Dur bakalım ne olacak?”
Bu iş de aydınlanacak ama darbeydi casusluktu...
Dur bakalım ne olacak?