MİZAH yazarı Kandemir Konduk "Gülün, gülün, doyasıya gülün!" der:
"Çünkü gülmek, yaşamanın nefes olmaktan sonraki ikinci kanıtıdır bence. Hangi nedenle olursa olsun, gülemeyenler, pek de yaşıyor sayılamazlar."
Eyvahhh, çıkın caddelere sokaklara, kahvelere, meyhanelere, Kandemir Konduk’un tarifine göre, buralardaki insanların pek de yaşıyor sayılamayacaklarını görürsünüz.
Hani avcının biri, kahvede, bermutat palavra atıp, Afrika’da vurduğu aslanla nasıl boğuştuğunu anlatırken, dinleyenlerden biri dayanamamış:
"Ulan bu anlattıklarına bakılırsa sen çoktan ölmüşsün!"
Avcı ellerini açmış:
"Buna da yaşamak mı denir!"
***
KANDEMİR Konduk, nelere ve kimlere güldüğünü toplayıp yazmış. (x)
Pazar sabahı, sokağa satıcı girmiş, megafonla ciyak ciyak bağırıyor:
"Domates, domates!"
Herkes içinden küfrederken, megafona fark atan bir ses gürlemiş:
"Domatesciiii!"
Satıcı müşteri çıktı, diye memnun, ses geliyor ama görüntü yok:
"Buyur abiii!"
"Ulan ben senin ananı avradını..."
Megafon sus, pus!..
***
USTA" diye geçinenler vardır, hepinizin başına gelmiştir, İstanbul’un eski Rumları, bunları bilmem ne "mastori" derlerdi, yani yaparken bozan usta...
Kandemir Konduk, evini, parke yapsın diye bir ustayla anlaşmış, bakalım ne yapıyor diye eve gitmiş, usta şarabı çekmiş, ağzı burnuna dolanıyor, Kandemir bir bakmış ki, parkelerin kimi enine, kimi boyuna döşenmiş, hırslanmış:
"Ne bunlar yahu?"
Usta hıyk, mıyk deyip parkelere bakmış, ne dese beğenirsiniz:
"Ben sana bir şey diyeyim mi? Hıyk! Valla ben de beğenmedim!"
***
OTOMOBİLLE giderken, FM radyoları dinler misiniz?
Biz dinleriz, Kandemir Konduk da dinlermiş, maşallah o radyolarda konuşan kızlar ve delikanlıların bilmediği yoktur, felsefeden siyasete, çocuk terbiyesinden, iş tecrübesine kadar her şeyi bilirler.
Kandemir Konduk, bir keresinde arabayı kenara çekip söylediklerini not etmiş:
"Sevginin sonsuzluğunda, aşkın ve mutluluğun gizemini bulanlar, umudunu asla yitirmeden, mutluluğu aramayı sürdürürlerse, yaşamları süper anlam kazanır."
Buna gülmeyip de ne yaparsınız, küfretseniz de olur.
***
EVET, alenen itiraf ediyoruz, Kandemir Konduk’tan kopya çekeceğiz.
Nasıl mı?
Şöyle...
Her Ramazan başımıza gelir, genç muhabirler, televizyon yapımcıları sık sık sorarlar:
"Eski Ramazanları anlatır mısınız?"
Anlattıklarımızı da pek beğenmezler, çünkü bizim gençlik yıllarımızdaki Ramazanlarla bugünkü arasında pek büyük fark yoktur; oysa onlar bizden "Direklerarası muhabbeti" isterler.
Aynı şey Kandemir Konduk’un başına gelmiş, bir televizyon programında sunucu kadın "Eski Ramazanlar..." der demez, Kandemir Konduk başlamış anlatmaya:
"Ben o zamanlar ayak bileklerime kadar uzanan bir kaftan giyerdim, başımda da sarığım vardı, kaftanlı, sarıklı elimde baston Babıali Yokuşu’ndan aşağı iner, bazen Direklerarası’na gidip Kel Hasan Efendi’yi seyrederdim!!!"
İşte bunu kopya çekeceğiz.
Hele biri "Eski Ramazanlar..." diye lafa başlasa...
—————
(x) Güldüm, Gördüm, Çok Güldüm / Bilgi Yayınları.
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025