Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Vakti zamanında "Karakuş" namında bir kadı varmış, öyle garip, acayip, saçma sapan kararlar verirmiş ki, onun kararlarına "Hükm - i Karakuşi" denilirmiş...
Giderek, bu gibi kararlar onun adıyla, namıyla anılmaya başlanmış...
Lakin bize göre "Kadı Karakuş"a haksızlık edilmiş...
Hep onun verdiği kararlar hırpalanmış; ya onun önüne gelen davalar.
Asıl, onlar bir alem!
* * *
BAKIN bir örnek...
Adam fırına kesilmiş, yolunmuş, içi doldurulmuş bir kaz vermiş; fırıncıya sıkı sıkı tenbih etmiş:
"Gözünü aç, kazı iyi kızart, akşam eve dönerken alırım, sakın yakma!"
* * *
FIRINCININ zaten bir gözü yokmuş, tepsiyi fırına sürmüş, akşama doğru oradan geçen kadı kokuyu almış:
"Ne pişiriyorsun öyle, mis gibi koktu!"
"Falancanın kazını!"
"Sen onu bizim eve yolla!"
"Aman kadı efendi nasıl olur, sahibi bana ne der?"
"Aldırma, kaz uçtu dersin!"
* * *
AKŞAMA doğru sahibi gelmiş:
"Kaz pişti mi?"
"Sizin kaz uçtu!"
"Neee, kesilmiş, yolunmuş, doldurulmuş kaz uçar mı ulan?"
Çekmiş bıçağı tek gözlü fırıncıyı kovalarken "Ah kazım, vah kazım!" diye bağırıyormuş...
* * *
FIRINCI önde, adam arkada, bir avluya dalmışlar, çamaşır asan hamile kadın bunları görünce, korkudan bayılmış ve çocuğunu düşürmüş...
Kadının babası da fırıncıyla, kazın sahibini kovalarken "Ah kızım, vah kızım!" diye bağırıyormuş.
Derken fırıncının dirseği, yolda karşısına çıkan bir adamın gözüne girmiş, adamın gözü çıkmış, o da başlamış feryada:
"Ah gözüm, vah gözüm!"
* * *
HEP birlikte Karakuş Kadı'nın huzuruna varmışlar...
Kazın sahibi derdini anlatmış:
"Kadı efendi hiç fırından kaz uçar mı?"
Kadı, kara kaplıyı açıp bakmış:
"Uçar, uçar! Niye uçmasın, kanatları var ya!"
* * *
ARKADAN çocuğunu düşüren kadının babasını çağırmış:
"Senin derdin ne?"
"Bu fırıncı yüzünden dört aylık hamile kızım çocuğunu düşürdü!"
Kadı hükmünü vermiş:
"Kısasa kısas! Sen kızı fırıncıya ver, tekrar hamile kalsın, dört ay sonra geri alırsın!"
Baba davasından vazgeçmiş!
* * *
SIRA gelmiş tek gözlü fırıncının çarpıp bir gözünü çıkardığı adama...
"Kadı efendi, benim kazdan da, kızdan da haberim yok, durup dururken gözümü çıkardı!"
Kadı sakalını sıvazlamış:
"Yine kısasa kısas hükmünü uygulayacağım! Madem o senin bir gözünü çıkardı, sen de onun bir gözünü çıkarırsın... Lakin bu adil bir karar olmaz, zaten onun bir gözü yok, tek gözünü de sen çıkarırsan hiç göremez... Kararın adil olması için, önce o senin gören gözünü çıkarsın, sonra sen onun tek gözünü çıkarırsın, adalet yerini bulur!"
O da davasından vazgeçmiş... Hepsi çekip gitmiş, nar gibi kızarmış mis gibi kaz da kadıya kalmış, o da afiyetle yemiş!
* * *
BU kadar karışık davaya, bu karar yakışmaz mı?
Bir de "Hükm - i Karakuşi" deyip burun bükmüşler...
Neredeeee o eski kadılar...
Tam onlara ihtiyacımız olduğu günler, serecek postu Ankara'ya, verecek hükmünü!
--------
DÜZELTME: Dünkü yazımızda "Ve bu işler de palavrayla yürüyor" cümlesinin doğrusu "palavrayla yürümüyor"dur.