Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“SİYASET” ve “futbol”...  İkisi de toplumun reddedilemez olgusu...
İkisi de heyecanlı, siyaset, bizim gibi ülkelerde dört beş yılda bir, seçimden seçime gündeme gelse de aralarda da sıcaklığını ve heyecanını yaşar ve yaşatır.
Futbol ise öyle değil, hemen her gün, hemen her hafta...
Siyasetin de futbolun da birbirine benzer yanları vardır, ya da benzer olmayanları...
Bir futbolcu her hafta gol kaçırırsa, ya da bu kaleciyse her gelen topu kabul günüymüş gibi içeriye alırsa, hocası onu bir süre takımdan keser, belki de “Git kendine başka bir takım bul” der.
Oysa, başarısız bir siyasetçi, her zaman listeden kesilmez, seçimi kaybetse bile, partisine seçim kaybettirse bile kolay kolay yerinden olmaz.
“Siyasetçi” ile “futbolcu” arasındaki en keskin fark, oyun sırasında kural değişimi, ya da değişmeyeceğidir.
“Futbolcu” kendi on sekizinde topu elle tutmanın penaltı olduğunu bilir, her ne kadar itiraz etse de penaltı atılacaktır. “Siyasetçi” ise maç sırasında kuralı değiştirmeye kalkar, “Topu elle tutmak penaltı olmasın!” diye icatlar çıkarır.
İşine gelmeyen, partisini kapatabilecek anayasa ve yasaları değiştirmeye kalkmak gibi...
* * *
SİYASETÇİ de şaka yapar, futbolcu da, daha doğrusu futbolcu değil de seyirci, taraftar şaka yapar.
Mesela kötü oynanan bir maçta, Fenerbahçe seyircisi takımı yuhalamış, ama ertesi hafta özür dilemesini de bilmiştir:
“Geçen hafta şaka yaptık!”
Sahaya arkasını dönen, maçı seyretmeyen seyircinin yaptığı şaka değil midir?
Ya da Ege bölgesinden iki şehrin takımlarının maçı...
Maç başlar başlamaz, bir takım gol atar, golü yiyen takımın seyircisi, takımına moral veriyor:
“Biz bu golü saymeyoz!”
Golü atan takımın seyircisi hiç altında kalır mı?
“Sayaceniz, sayaceniz!”
* * *
SİYASETTE şaka vardır, laf atma vardır, iğneleme vardır, ima vardır, cinas vardır.
Mesela rahmetli Osman Bölükbaşı ya da Faik Ahmet Barutçu...
Bölükbaşı konuşurken, aşağıdan bir milletvekili laf atıyor, bir, üç, beş...
Bölükbaşı konuşmasını kesiyor:
“Oynama balık, yutarım seni!”
Bölükbaşı’nın cevap yetiştirdiği milletvekilinin soyadı: Balık...
* * *
AMA dikkat edin, son yıllarda siyasetin şaka yanı kalmadı, asık suratlar, atıp tutmalar, esip gürlemeler, kabadayı ağızları...
Oysa geçen hafta futbolda nefis bir şaka vardı...
Fenerbahçeli Semih Şentürk’e taraftarlar isim takmışlar:
“Nöbetçi golcü!”
Çocuk maçların yarısına yedek kulübesinden giriyor, takım gol atamayınca, sahaya sürülüyor, görevini yapıyor, takımı ya mağlubiyetten ya da beraberlikten kurtarıyor.
Lakin “hocası” Zico’nun bir bildiği olacak ki, onu ilk onbirde sahaya çıkarmıyor, üstelik bu haliyle de “gol kralı” geçen gün TRT’de konuşan futbol eleştirmeni Ömer Üründül, “Böyle şey dünyada olmaz” diyordu:
“Gol kralı yedekte bekler mi?”
Demek ki bekliyor...
* * *
GEÇEN hafta Kasımpaşa maçında Semih, yine yedekten takıma girdi, maç sıfır sıfır berabere, bir pas verdi, pasın sonucu gol oldu. Beş dakika sonra, futbolu bilenlerin “İşte santrfor golü” dedikleri ikinci gol geldi, kalecinin tutamadığı topu yakaladı.
* * *
SONRA ne oldu?
Semih sevinç içinde koşarak yedek kulübesine gitti, yerine oturdu, arkadaşları şaşırdı, bize göre Semih çok zarif, rafine bir şaka yapmış ve her şakada bir gerçek vardır deyimini hatırlatmıştı:
“Benim yerim burası... Golümü atarım, yerime otururum!”
Tabii arkadaşları ite kaka, gülerek sahaya yolladılar.
* * *
BÖYLE zarif, ince bir şakayı hoşgörüyle karşılamak da olgun insanın tavrıdır.
“Zico” bu şakanın hedefinin kendisi olduğunu anlamadı mı?
Hiç anlamaz mı?
Dünyanın sayılı futbolcularından biri olan Zico, hiç anlamaz mı?
Anlar ama, anlamazdan gelir:
“Galiba Semih ile arkadaşı Yasin arasında bir şaka varmış!” demiş.
İşte şakayı olgunlukla karşılama...
Ve ey siyasetçi, kaç zamandır, böyle bir şaka yaptın mı, yapana da böyle hoşgörüyle baktın mı?
Kendisini “kedi” gibi çizen karikatürcüye dava açanlara biz de ne soruyoruz ya!