Hasan Pulur

Hasan Pulur

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Cağaloğlu'ndayken sık sık rastlardık, turist birisine Topkapı Sarayı'nı ya da Yerebatan'ı sorar, bizimki hemen anlatmaya başlar:
"Var şimdi sen gitmek meydana, sonra karşıya geçmek, sonra sağa sapmak, sonra yürümek, solda var bir karakol.."
Nedense Türkçeyi rezil ederek, turiste meram anlatacağını sananlar vardır.
Be muhterem, adam Türkçe bilmiyor, sen Türkçeyi altüst ederek anlatacağını mı sanıyorsun?
Nedense bazıları buna pek meraklıdırlar.
* * *
PEKİ, bir de tersini düşünelim, Almanya'da bir Türk, bilmediği bir şehirde hemşerisini ararken, tesadüfen rastladığı Türklere adres sorsa ne olur?
Mehmet Canbolat "Vatan Haini Niyazi" (x) adlı mizahi öykü kitabında böyle bir olayı anlatır. Hikayenin kahramanı olan Türk bir akrabasını görmek için Sttutgart'a gider, Friedenaustrasse sokağını aramaktadır. Tesadüf bu ya karşısına önce bir Türk kadını çıkar, başlar tarife:
"Siz şimdi buradan geradehavus fahrın yapın (doğru gidin). Önünüze büyük bir Haptşıtraze (ana cadde) gelecek. Dikkat edin dört şupurludur (4 şeritli demek istiyor herhalde). Oradan da links şupurda (sol şeritte) kalın ve ilk ampıldan (trafik lambasından) dönün ve devam edin.
Yeşil boymeler (ağaçlar) boyunca gidince dört ampılı geçin. Köprüye gelmeden gans direyin yapın (dönün). Sonra..."
* * *
KAHRAMANIMIZ birkaç başarısız denemeden sonra tabelasında "Ümmet Mareket" yazan bir dükkan gözüne kestirir, sahibinin Türk olduğu belli, yanaşır, aradığı sokağı ona sorar, adam önce bilmez ama, "Yakınında Medine Cami diye bir cami varmış!" deyince hemen anlar:
"Haaa. Bah. Bah sen hincig gardaş. Bah; hincig sen doooğrucama gediyongg gediyong. Epeycemeee gediyongi. Anıyong deeem mi? Garşınga gocaaamang bir apatumang geliyoh. Hirtarafı caminang örtüg. Geç ongu sen. Geeet, get. Get. Eyepceme get. Solungda gocamang aaaçlar geleceh. Get sen. Sonra garşına depesi minareli gibi bir postane geliyoh. Sen gene get, get, get. Sonra duruver ve solunga eyi bah. Garşıngda gırmızı mırmızı evler geliyo. Onuynang beraber gireceng o köşeye. Yolung sonunda yarısı daştang yarısı aaaçdan bir eve göreceng. Bizim Gonyalıların evi orası. Dam garşısında da goca goca aaçlı bir park göreceng. Hemen onung solundaaa bir yol geçiyoh. Sen oradan devam edeceng. Geeet, get, get. Garşıngda bu defa beyaz bir ev göreceng. Hemen onung arkasında da..."
* * *
HİKAYE uzun, bizimki, sokağı bir türlü bulamıyor. Alman omuz silkiyor, Yunanlı "Bilmem!" diye kestirip atıyor, girdiği Bayburt kahvesinde ise önce memleket, sonra İstanbul, sırasıyla Merkez Bankası, kredi mektuplu döviz tevdiat hesaplarından sorguya çekildikten sonra, hikayeyi noktalıyor:
"Ha sahi size sormayı unutuyordum az kalsın. Ne olur aman biliyorsanız söyleyin, wo ist Allah aşkına, şu bizim Firidenavşitraze?"
---------
(x) Gül Yayınları.



Yazara E-Posta: h.pulur@milliyet.com.tr