Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Türk halkı iyimserlikle karamsarlık arasındaki uzun çizginin sadece uç noktalarındadır. Ya her şey güllük gülistanlıktır, ya da mahşer! Oysa gerçek çoğunlukla bu iki durumun arasındadır.
Son zamanlarda piyasalarda bahar havası esiyor. Hatta yaz desek daha doğru. Açıkçası bu iyimserliğin iki temel nedeni var; birincisi alıştığımız, hep beklediğimiz hiçbir olumsuzluk görülmüyor. Kriz olmayınca da iyimser oluveriyoruz. İkincisi, gerçekten bazı olumlu gelişmeler gözleniyor.
Piyasalardaki iyimserliğin göstergesi faiz ve döviz kuru. Her ikisinin de düşüş göstermesi iyimser havayı gösteriyor. Gerçi faizin düşük olması iyiye işaret olsa da, kurun bu denli düşük olması elbette pek hayra alamet değil. Borsada da hala yaprak kıpırdamıyor.
Türk ekonomisinin en önemli sorunu enflasyon. Geçen yıl bu konuda çok başarılı gözüken Merkez Bankası'nın bu yıl zorlanacağı görülüyor. Çünkü yaz aylarında fiyatlar genellikle gevşese de, döviz kurunda yukarı doğru bir hareket bekleniyor. Bu da enflasyonu yukarı doğru zorlayabilir. Nihayet unutmayalım, eylül ayı oldum olası enflasyonun yüksek çıktığı bir aydır. Öte yandan, ekonomide ısınma tehlikesi baş göstermeye başladı. Ancak MB üzerinde de bir faiz indirme baskısı oluştu. Kısacası, bu yılın hedefi olan yüzde 20'nin tutturulması pek kolay görünmüyor.
Ekonominin diğer sorunu iç borcun milli gelir içinde küçülerek çevrilmesi. Bu yıl büyümenin oldukça parlak geçeceği beklense de, faizlerde durum farklı. Faizler son üç ayda 30 puana yakın düştü, ama bu daha çok savaşın risk primlerinin iskontosundan kaynaklandı. Unutmayalım; 2004 enflasyon hedefi yüzde 12. Önümüzdeki 12 ayda enflasyon yüzde 15 olsa, hala nominal faizlerin yüzde 47'lerde sürmesi reel olarak bir hayli yüksek faiz ödendiğini gösterir. Bu da hiç de iç açıcı değil.
Büyüme bu yıl iç taleple sağlanacak görünüyor. Savaşta ertelenen tüm tüketim talepleri devreye girmiş görünüyor. Düşük kur da buna yardım ediyor. İhracat ilk üç ayda, hatta altı ayda büyümenin motoruyken, öyle anlaşılıyor ki, ikinci altı ayda da iç tüketim bu rolü ikame edecek. Beyaz eşyada, otomotivde adeta bir tüketim patlaması yaşanıyor. Üstelik, bu yıl tarım da iyi görünüyor. Demek ki, yüzde 5'lik bir büyüme beklentisi gerçekleşebilir.
Ekonomide en önemli riskin, cari işlemler dengesinde olduğu belirtiliyor. Bu yıl artan ithalat nedeniyle cari işlemler açığının 7 milyar dolara yaklaşacağı, hatta aşacağı öngörülüyor. Ancak biz bunu bu denli bir risk olarak görmüyoruz. Çünkü zamanla artan kur bu dengesizliği düzeltebilir.
Bizce daha büyük bir risk kamu maliyesindeki disiplinde. İlk dört ayda kılı kılına tutturulan faiz - dışı fazla daha çok geçici bütçenin dar olanakları ve vergi barışının ilk taksitiyle elde edildi. Bu nedenle yılın geri kalan kısmında bu hedefin tutması daha zor görünüyor.
Özetle yaşadığımız bahar havasının ekonomik temelleri anlaşılıyor. Ama durumu abartmayalım. Siyasette 2004 yerel seçimleri önemli bir eşik olacak. Oraya dikkat etmeliyiz.