Geçenlerde CHP’nin şu andaki Genel Başkanı Deniz Baykal, bundan böyle CHP’nin merkezden oy almaya çalışacağını belirtince, önce İstanbul milletvekili Kemal Derviş tarafından destek gördü, sonra da parti içinde yankı buldu. Derviş’in liberal - sosyal sentezle, öteden beri klasik sol ve sağı bir araya getirme düşüncesi biliniyor. Kaldı ki, 1994 yılında Yeni Demokrasi Hareketi içinde yer aldığında da bu inançtaydı. Dolayısıyla onun bu tavrı şaşırtmıyor.
Ancak CHP’nin şimdiki Genel Başkanı Deniz Baykal’ın bu fikri savunmasının büyük önemi var. Bu çıkış geçiştirilmemeli. Çünkü anketlerde de görüldüğü gibi, CHP anamuhalefette olmasına rağmen kan kaybediyor. Ve Baykal da partinin başında.
Ülkemizde seçmenin büyük çoğunluğunun pek politize olmadığını, yani kendini ne sağcı, ne de solcu olarak algılamadığını biliyoruz. Bugün kendini solcu olarak tanımlayanlar yüzde 15’i geçmiyor. Oysa 1973’te yüzde 33 kadar olan bu sol taban, 1977’de Kıbrıs gibi önemli bir olayın nemasıyla bile ancak yüzde 42’ye kadar tırmanabilmiştir. Yani o zaman bile CHP merkezden çok az şey toplayabilmişti.
Siyasal stratejiler sosyolojik öğelere dayanır
Bu nedenle CHP’nin bugün tanımlanmış bir merkez seçmen kitlesinden oy alma stratejisi temelsiz görünüyor. Daha da öte, Anadolu solu iddiası gibi kafaları karıştırıyor. Kaldı ki, son seçimlerde kendini merkezde gören bilinçli aydın - orta sınıf zaten ağırlıklı olarak CHP’ye verdi. Ama yine de yetmedi. Zaten 1970’li yıllarda CHP’deki oy artışı böyle bir stratejiyle değil, her siyasi parti gibi belli toplumsal kesimlere yönelerek sağlandı.
Kısacası, siyasal partiler stratejilerini yelpazeye göre ayarlamaktan çok, sosyolojik öğelere dayarlar. Hedef kitle belirlenir. Sorunlar hakkında özgün çözümler hazırlanır ve buna göre oy almaya çalışılır. Demek ki, CHP’nin öncelikle oy alamadığı toplumsal kesimleri belirlemesi ve bu kesimlerden oy alabilmek için politika üretmesi gerekiyor! Yoksa sık sık ortaya enteresan fikirler atmak medyada yer sağlasa da, seçmeni hiç etkilemiyor.
Mesela CHP uzun süredir işsizlerin umut kapısı değil. Gecekonduda oturan vatandaş artık CHP’ye rağbet etmiyor. Asgari ücretle, hatta sigortasız çalışan, geçim sıkıntısı çeken kesimler artık CHP’nin destekçisi değil. Aksine zengin semtlerde oturanlar sadece CHP’ye oy verir oldu. Memurların bile çoğunluğu artık CHP’ye oy vermiyor. Gençler ise ne CHP’de yer alıyor, ne de CHP’ye oy veriyor.
Orta sınıflar değil, yoksul kesimlerin haykırış odağı olmak
İşte bütün bunlar dururken, gerçeği saptırmak ve CHP’yi merkeze çekme tartışmaları, hiç de anlamlı gelmiyor. CHP için gereken onu merkeze çekmek değil. Aksine yoksul kesimlerin haykırış odağı olmak. Son yıllarda CHP giderek statükoyu savunur hale geldi. Oysa CHP’nin düzene karşı olması gerekiyor.
CHP, Batı sosyal demokrat partilerini de taklit etmemeli. Orada devletin sosyal yükü ekonomiye ağır gelmeye başladığı ve bu arada orta sınıf çok büyüdüğü için iktidarın yolu daha çok merkezdeki orta sınıflardan geçiyor. Oysa ülkemizde hem gelir dağılımı çok bozuldu, hem de CHP bu orta kesimden alması gereken oyu fazlasıyla alıyor. Alamadığı ise yoksul kesimin oyları.
Elbette CHP slogancı bir sol retorikle değil, gerçekçi bir siyaset üslubuyla hareket etmelidir. Fakat yoksulların partisi olmaktan kesinlikle çıkmamalıdır. Çıkarılmamalıdır!