Dün Hürriyet gazetesinde CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'la yapılmış bir sohbet vardı. Baykal bir yanılmayı önlemeye çalışıyordu: CHP siyasetin merkezine kaymayacak, sosyal demokrasi siyasetin merkezine oturacaktı. Böylece kendini merkezde tanımlayan geniş seçmen kitlesi de rahatlıkla CHP'ye oy verebilecekti. Ancak Baykal'ın bu yaklaşımını ne gerçekçi nitelemek mümkün, ne de mantıklı. Diyelim ki, sosyal demokrasi siyasetin merkezine oturdu. O zaman siyasetin sağına ve soluna ne oturacak ki? Kaldı ki, asıl sorun CHP'nin giderek sol çizgiden kopması değil mi?
Öncelikle CHP'nin yeterince oy alamamasını doğru saptamak, çarpıtmamak gerekiyor. CHP 1977'de yüzde 42 oy aldığında siyasetin merkezinde değil, solundaydı. Ancak bir fark vardı; CHP liderliği onun oy oranına bir engel oluşturmuyor, aksine geniş halk yığınları o genç umudun (Ecevit) peşine düşüyordu. Çünkü halkın sorunlarını, özlemlerini CHP dile getiriyordu.
Geçimden çok rejimle ilgili
1980'li yıllarda SHP demokrasi mücadelesi vermeye başlayınca, aydınlar tarafından destek bulsa da, bu çaba varoşların yitirilmesine neden oldu. Özellikle 1990'lı yıllardaki laiklik mücadelesi zaten zayıf olan dar gelirli kesimlerle olan ilişkiyi büsbütün yok etti. Ve bugün CHP artık siyasetin merkezinde duran, orta - üst kesimin oyunu alan küçük bir siyasi parti haline geldi. Kadıköy'de, Çankaya'da, Karşıyaka'da yüksek oy alabiliyor, ama Ümraniye'de, Altındağ'da ve Karabağlar'da adeta silinmiş durumda.
CHP uzun süredir, geçimden çok rejimle ilgilenen bir parti görünümü veriyor. Oysa siyasette oy alma basit bir kavramda saklı; geçim! Laiklik ve demokrasi gibi rejimin önemli kurum ve kavramlarıyla uğraşan CHP ise yoksul kesimin özlemlerinden kopmuş durumda. Unutmayalım, Türk halkının büyük kesimi düzene karşıdır. Ve genellikle düzene karşı olan partiler seçim kazanır. Oysa bugün artık CHP bir düzen partisi haline geldi. Bundan kurtulmanın tek yolu ise yoksul kesimlerin vicdanının sesi olmak.
Seçmenin sağcısı solcusu pek olmaz. Bu doğru sayılabilir. Ama partilerin olur. Seçmenin ise yoksulu zengini vardır. Ve partilerin de bunlar arasında tercihi olur. Bu farklılık daha anlaşılmadığına göre CHP'de kan kaybı sürecek görünüyor.
CHP soldan kopuyor
1999 seçimlerinde kendini yolsuzluk konusuna kaptıran CHP, 2002 seçimlerinde AKP öcüsüyle oy almıştı. Oysa ağır ekonomik krizden sonra 2002 seçimlerinin temel vurgusu işsizlik olmalıydı. Tıpkı 1999 seçimlerinde olması gerektiği gibi.
Siyasi partilerin ne söyledikleri değil, elbette nasıl algılandığı daha önemlidir. Belki CHP kendini yoksul kesimlerin temel savunucusu görmektedir. Ama yoksullar onu öyle algılamamaktadır. Bize kalırsa asıl sorun bu algılama asimetrisindedir. Bunu değiştirmek de ancak kamuoyunda inandırıcılığını yitirmiş unsurların bir an önce siyasetten ayıklanmasıyla mümkündür.
Geçenlerde CHP İstanbul milletvekili Kemal Derviş özeleştiride bulunarak CHP'nin tutuculaştığını iddia etmiş. Çok doğru. Öylesine ki, kaç seçimdir başarısızlığa neden olan sorumlular hala yerlerinde! Şimdi oturmuş bir güzel çıkış teorileri uyduruyorlar. Parti içinde egemen olan bu grubun tabanı ise şimdi ya solculuğu da bir kenara koyacak ve lidere bağlılık yeminini bozmayacak, ya da artık ilkelerine sahip çıkacak!