Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Bu program faiz - dışı fazla temeline dayanıyor. Yani bütçedeki gelirlerin, faiz hariç, harcamaları aşması gerekiyor. Bu yaratıldığı sürece hem kamu borcu ödenebilmiş oluyor, hem de iç talep sınırlanmış oluyor. İç talep sınırlanınca, hem enflasyon düşebiliyor, hem de ithalat sınırlı kalıyor. Ödemeler dengesi de düzelebiliyor. Hatta içeriye satamayan üretici sürekli ihracat için uğraşıyor. Zamanla ekonomik yapı değişiyor. Tabii tüm bunlar epeyce bir toplumsal maliyet getiriyor. En azından bir süre için.
2001 yılında kriz oluştuğunda IMF'nin talebi milli gelir içinde yüzde 5.5'luk bir faiz - dışı fazlaydı. O yıl Kemal Derviş'in güdümüne giren hükümet yüzde 5.7'lik bir faiz - dışı fazla performansını başardı.
Bunun iki nedeni oldu. Birincisi, hükümet çaresizdi ve ne denilse yapıyordu. Özellikle harcamalarda ciddi tasarruflar sağlandı. İkincisi de, milli gelir düşünce yüzde 5.7'lik bir düzey kolaylıkla elde edildi. Tabii bunda ek vergiler, özellikle artırılan KDV etkili oldu. Ancak, daralma gösteren ekonomik konjonktürlerde, faiz - dışı fazla hedefi tutturmak sosyal bakımdan zordur. Çünkü kazanmayan vatandaş vergi ödemek istemez. 2002 yılında Derviş zorlanmaya başladı. Öncelikle IMF 2001 performansını görerek çıtayı yükseltti. Hedef milli gelirin yüzde 6.5'u oldu. Ancak bu kez vergilerde ciddi artışlar sağlanamadı. Ekonomik büyüme, özellikle yılın ikinci yarısı artmaya başladı ama bu vergi üretemedi. Çünkü üretim hem ihracat nedeniyle, hem de stok tazelemek için yükseldi. Bunlar da KDV üretmeyen sektörler.
Öte yandan, seçimlerin yaklaşması son aylarda kamu harcamalarındaki disiplini bozdu. Bu da faiz - dışı fazlanın istenen hedefe yaklaşamamasına neden oldu. 16.1 katrilyon olan hedefin 12.8'i zar zor elde edildi. Yani neredeyse yüzde 20 kadar şaşıldı. Tabii ki bu büyük bir şaşma. Bu rakam milli gelirin sadece yüzde 4.5'una tekabül ediyor. Bu yıl faiz - dışı fazla hedefinin tutması çok önemli. Bu hem yeni hükümetin uluslararası kuruluşlar karşısında bir sınavı olacak, hem de borcun sürdürülebilirliği konusunda bir işaret olacak.
IMF bu yıl da ara hedefler koyarak bu performansı izliyor. Nisan sonu için konulan 6.6 katrilyonluk hedefin şimdilik tutturulduğu anlaşılıyor. Ama kıl payıyla. Aşağıdaki tabloda 6.7 katrilyonun elde edildiği görülüyor.
Alttaki tablodan ilk dört ayda yıllık faiz - dışı hedefin yüzde 33'ünün erişildiği, gelir hedefinin ise yüzde 27'sinin elde edildiği, harcamalarda ise bütçenin henüz kesinleşmiş olmasına rağmen yüzde 30'unun harcandığı gözleniyor.

Harcamalar11.221.40220.922.35931.252.94344.033.473145.949.120
- Faiz Hariç Harcama4.967.6069.947.20415.465.88620.849.83080.499.120
- Faiz Harcamaları6.253.79610.975.15515.787.05723.183.64365.450.000
Gelirler6.979.19914.207.93120.364.30427.602.434100.782.000
- Vergi Gelirleri5.299.24411.573.48616.710.96222.395.50285.955.000
- Diğer Gelirler1.679.9552.634.4453.653.3425.206.93214.827.000
Bütçe Dengesi-4.242.203-6.714.428-10.888.639-16.431.039-45.167.120
- Faiz Dışı Denge2.011.5934.260.7274.898.4186.752.60420.282.880

Bu yılın ilk aylarında savaşın etkisiyle piyasalar durgundu. Ama savaşın sona ermeye başlamasıyla piyasalar çabuk toparlanacak gözüküyor. Üstelik bu yılın en büyük beklentisi iç tüketim. İç tüketim canlı olursa dolaylı vergiler de artar, faiz - dışı hedefi tutturmak da kolaylaşır.