Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Geçen yazımızda konsolidasyon olasılığını tartışmıştık. Yani borçların yeniden yapılandırılmasını. Borç dinamiklerinde görünürde bir düzelme gözlense de, işin içine girildiğinde bu borcun inanılmaz (veya dayanılmaz) bir faiz - dışı fazla ile sürdürülebildiği görülüyor. Bunu da gerçekleştirmekte zorlanıyoruz.
Kamu borcu iç ve dış kısımdan oluşuyor. Dışarıya olan kısmı çok önemli değil. Çünkü bu borcun hem vadesi uzun, hem de faizi düşük. Oysa iç kısmı farklı. İç kısmın hem faizi yüksek, hem de vadesi kısa. Çevrilmesi güç olduğundan, bütçe için sorun yaratıyor. Yine kamu borcunun kamuya, yani borcun "aile içindeki olan kısmı" da çok önemli değil. Nihayet bu borcun koşulları kolaylıkla değiştirilebilir.
Ancak iç borcun piyasa kısmı çok önemli. Çünkü borcun bu kısmı hızla büyüyor. Ayrıca Hazine'nin doğrudan alabileceği önlemler de gayet sınırlı.

 Kn. TLMilyar USD
Döviz44.726.2
Sabit faizli67.939.8
Değişken49.929.2
TOPLAM162.595.2

Önceki yazılarımızda da belirttiğimiz gibi 95 milyar doları bulan borcun sabit faizli kısmı 40 milyar doları bile bulmuyor. Yani, toplamın içinde yüzde 28'lik bir paya sahip.
Yanda pasta halinde gösterilen tabloda değişken faizli bonoların payının toplam içinde yüzde 42 olduğu gözleniyor. Bunun kendi içinde yüzde 87'si kamuda, geri kalan yüzde 13'ü de bankalarda veya vatandaşta. O da büyük ölçüde takasta verilen TL kağıtlardan oluşuyor.
Dövize endeksli kağıtların durumu ise farklı. Bu kağıtların yüzde 60'ı piyasada bulunuyor. Geri kalanını da bankalar ve vatandaşlar almış. Bu kağıtların da bir kısmı takasta bankalara sağlanmıştı. Geri kalanını bankalar döviz aktifi yaratmak amacıyla satın almışlar. Elbette dövizi seven vatandaşlarımız da zaman zaman yüksek faiz almak için bu bonoları yeğliyor. Ama bu oran oldukça düşük.
Reel olarak hızla büyüyen sabit faizli bonolara gelince. Sabit faizli bonoların yüzde 90'ı piyasada bulunuyor. Diğer bir deyimle, iç borcun yüzde 28'i sabit faizli bonolardan oluşurken, sabit faizli bonoların da yüzde 90'ı piyasada bulunuyor.
Aşağıdaki tablolarda iç borçla ilgili son derece kritik bilgiler yer alıyor. İç borcun neredeyse yarısı (yüzde 49) piyasada bulunuyor. Gerisi ise kamuda. Piyasadaki bu borç da bankalar ile banka - dışı kesim arasında paylaşılıyor. Bankalar bunun neredeyse yarısını (yüzde 46) alırken, geri kalanını banka - dışı kesim (yüzde 48) ve fonlar (yüzde 6) paylaşıyor. Banka - dışı kesimde bulunan bonoların da yüzde 60'ını gerçek kişiler satın alıyor. Geriye kalan yüzde 36'sı yasal zorunluluklar, yüzde 4'ü yabancılar ellerinde bulunan bonolardan oluşuyor.
İÇ BORÇ% ORAN
Kamu51
Piyasa49
TOPLAM100

PİYASA% ORAN
Bankalar46
Fonlar6
Banka - dışı48
TOPLAM100

BANKA-DIŞI% ORAN
Yasal zorunluluk36
Yabancı4
Gerçek - kişi60
TOPLAM100

Kısacası, iç borcun şu anda en az yüzde 14'ünü doğrudan halk elinde bulunduruyor. Yatırım fonları da buraya eklenince oran yüzde 17'yi buluyor. Bankalar ise iç borcun ancak yüzde 23'ünü taşıyor. Bu rakamlar elbette gayet dikkat çekici. Çünkü artık Hazine'nin riskini, bankaların yanı sıra, doğrudan vatandaş da yükleniyor.
Gerek bankalar, gerekse vatandaş da yüksek riske yüksek faiz istiyor. Bu da gayet doğal. Çünkü sabit faizli bono, enflasyon azdı mı, tutanın elini yakıyor.