Bir süredir Merkez Bankası üzerinde bir baskı uygulanıyor. İlk önceleri döviz kurundan rahatsızlık biçiminde yansıyan bu baskı, daha sonra faiz indirimi yaygarasına dönüştü. İşin üzücü yanı, konunun uzmanı, hatta bir zamanlar yetkilisi bilinenler bile, bu yaygaraya katılmış, marş marş yapıyorlar. Ne yazık!
Merkez Bankası'nın (MB) faizleri indirmekte geciktiğini biliyoruz. Gerçi bu gecikmenin kendince haklı nedenleri var. Örneğin enflasyonun inerken, belli bir düzeyden sonra direnç gösterince, faizlerdeki iniş de yavaşlıyor. İkincisi, seçim sonuçlarını görmeden faizi indirmek doğru olamazdı. Kaldı ki, hemen ardından Irak savaşı çıktı. MB de indirimi geciktirdi. Çünkü savaşın sonuçları görülmeden faiz indirilemezdi.
Ancak artık MB faizleri indirmeye niyetli. Bunu inkar da etmiyor. Fakat diğer yandan (ekonominin ısındığını gördüğü için) bir süre sonra tekrar çıkarmaktan ürküyor. Çünkü böylesi bir durumda, iç borç dinamiği ağır darbe alabilir. Enflasyonda yeniden tırmanma eğilimi gözlenir, faizler yükselirse, borcun bütçeye olan yükü de artar. Diğer yandan, bu indirimi baskı ile yapmak istemiyor.
Gelelim yaygaranın asıl nedenine. İhracat arttığına göre, bu şikayet olsa olsa, döviz tasarrufu olan vatandaşların servetlerinin TL cinsinden azalmasından kaynaklanıyordur. Ama kurun düşüklüğünden şikayet kamuoyunda pek haklılık kazanmaz diye, işi yüksek faize dayıyorlar.
Faizler bir miktar daha düşük olsaydı, döviz kuru daha yüksek bir noktada olur muydu? Belki. Ama bunu abartmamalıyız. Çünkü euronun değer kazanması nedeniyle ihracattaki artış hızla sürüyor. Vatandaş da artık dövize rağbet etmiyor. Yani dövize talep, artık ithalat dışında, çökmüş durumda.
MB'ler, dalgalı kur sisteminde de, döviz kuruna müdahale edebilir. Ancak bunu, faiz indirimiyle, değil, döviz arz ve talep miktarı üzerinden yapar. Nitekim, MB piyasadaki arz fazlasını iki aydır çekmeye çalışıyor. Önce bunu sınırlı miktarlarda yaparken, şimdi daha yüksek dozda gerçekleştiriyor.
MB'nin bağımsız olması elbette hükümetle ilişkilerinin kopuk olması anlamına gelmez. Uyum temeldir. MB hükümetin politikalarına uyum sağlar. Ancak hükümet MB'ye talimat veremez. Hükümet politika tercihini yaptıktan sonra, Merkez Bankası'nı tamamıyla serbest bırakır. Öte yandan, hükümetin faizleri yüksek bulması, kamuoyunda tartışmasını gerektirmez. Bunu Merkez Bankası'na iletmesi yeterlidir. Nihayet en fazlasından MB ile aynı görüşte olmadığını açıklayabilir. Ancak "MB'ye baskı uygulanmalı" tarzındaki tutum son derece yanlıştır. MB'nin saygınlığına gölge düşürmektedir.
İşte sırf "bağımsızlığımı kanıtlayacağım" diye, MB de faiz indirimini geciktirmektedir. Bu da dengelerin bir an önce yerli yerine oturmasını zorlaştırmaktadır. Diğer yandan; MB faizleri hızlı indirse enflasyon hızlanacak, yavaş indirse borç daha yüksek faizle dönecek. Gerçi, MB'nin önceliği enflasyona verdiğini biliyoruz. Çünkü enflasyon bir defa kalıcı olarak indi mi, faizler de düşecektir.
Kim mi haklı? Elbette MB. Çünkü gerçekten MB faizi indirmekte gecikse de, haklı endişeleri vardı.