Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Ülkemizde mevduatların büyük bir kısmı döviz cinsinden. Bunun da birçok nedeni var. Birincisi, 1970'li yıllarda döviz bulmak zorken, döviz istiflenirdi. Yurtdışına giden ya Merkez Bankası'ndan sınırlı döviz hakkını kullanır, ya da karaborsadan döviz alırdı. Daha sonraları, 1980'li yıllarda, döviz bollaştı. Bu da büyük ölçüde hızlandırılmış devalüasyon uygulamasıyla elde edilen ihracattan kaynaklandı. Öte yandan, kur enflasyondan hızlı gidince vatandaşlar da tasarruflarını dövize yönlendirdiler. Döviz mevduatları, DTH'ler, hızla arttı.
1990'lı yıllara gelindiğinde mali liberalleşme gerçekleşmiş, artık TL de iyi getiri sağlar olmuştu. İşte tam o sırada 1994 krizi oluşunca, yani yüksek bir devalüasyon oranı yaşanınca, döviz fetişi adeta kronikleşti. Üstüne üstlük 1996 - 1999 döneminde, enflasyon kadar devalüasyon politikası izlenince, döviz oldukça risksiz bir yatırım aracı haline geldi. Ta ki, 2001 Şubat'ına dek!
2001 Şubat'ından bu yana dalgalı kur sistemi uygulanıyor. Yani kuru, temel olarak, arz ve talep belirliyor. Ne enflasyon hesaba alınıyor, ne de artık Merkez Bankası devrede. Malum, döviz talebini oluşturan dört etmen var; birincisi, ihracat, turizm ve işçi dövizleri gibi döviz gelirleri. İkincisi, içeriye giren çeşitli sermaye akımları. Üçüncüsü, vatandaşların, kurumların veya yabancıların yurtiçindeki döviz satışları. Ve dördüncüsü, Merkez Bankası'nın tutumu.
Döviz talebi de benzer unsurlardan oluşuyor; ithalat gibi döviz giderleri; ikincisi, sermaye çıkışları; üçüncüsü, vatandaşların tutumu ve yine dördüncüsü Merkez Bankası'nın tutumu.
İlk üç ayda ülkede döviz gelir - gider hesabının 2.4 milyar dolar açık verdiğini biliyoruz. Tahminimiz, ilk beş ayda 4 milyar dolara yakın bir cari işlemler açığının oluşması yönünde. Kısacası, 4 milyar dolara yakın bir döviz, bir daha gelmemek üzere, ülkeden uçup gitmiş.
Ancak bu rakamdan daha yüksek bir döviz girişi olmuş. Büyük ölçüde bankaların muhabirde tuttukları dövizler, yurtdışından elde ettikleri döviz kredileri ve bir miktar da sıcak paranın ülkeye giriş yaptığını gözlüyoruz. İlk üç ayda bu rakam toplam olarak 4.8 milyar dolarmış. İlk beş ayda bu girişler 5.5 milyar doları aşmış olabilir.
Bu durum hala ülkede en az 1.5 milyar dolarlık bir döviz arz fazlası oluştuğunu gösteriyor. Kaldı ki, içeride de vatandaşlar dövizlerini bozarak TL bonolara geçiyorlar. Hem de ciddi boyutlarda. Merkez Bankası'nın belirlemelerine göre bu süreçte 4 milyar dolara yakın döviz tasarrufu bozulmuş. Bu durumda ülkedeki döviz stokunda en az 1.5 milyar dolarlık artış olurken, mevcut stok içinde de 4 milyar dolara yakın da satış talebinin oluşması çok önemli.
Merkez Bankası'nın şu anda yapmaya çalıştığı da stokta biriken bu aşırı döviz fazlalığını piyasadan almak. Merkez Bankası'nın açıklamasına göre 900 milyon dolara yakın bir meblağ çekilmiş. Demek ki, hala ciddi olarak piyasada dönen döviz stok fazlalığı bulunuyor.
Nitekim MB bu ay, geçen aya göre yüzde 50 daha fazla döviz çekecek. Ancak diyelim ki, vatandaşlar dövizdeki düşüşten iyiden iyiye ürküp, 41 milyar dolara ulaşan döviz mevduatlarının yüzde 30'unu bozmaya kalksalar para politikası ne olacak? Cari işlemler dengesi nasıl sağlanacak? İşte sanıyoruz, son günlerde MB'nin kafasını karıştıran konular bunlar.