Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Nihayet iç borç takası konusunda açıklamalar geldi. Takas minimum 3 katrilyon liralık olacak, bunun üçte ikisi döviz, geri kalanı 1 yıl vadeli TL bazında (FRN: Floating Rate Note, yani dalgalanan faizli) senet olacak. Yani biraz gönüllü, biraz da zorunlu kısmi bir konsolidasyon. Sonuç taraflar için yeterince tatminkar bulunmayabilir! Çünkü takas, az da olsa, makas yedi!
Şubat krizinden bu yana bankalarımız hüngür hüngür ağlıyor. Zararlarının telafisini istiyorlar. Bankalar, halktan topladıklarını borç verirler. Mesela devlete. Ancak devlet uzun vadeli ve TL borçlanmak ister. Bankalar kaynaklarının çoğunu kısa vadeli ve döviz olarak toplarlar. Bankaların yükümlülüğü döviz, sattığı da TL olunca vade uyumsuzluğunun yanı sıra, devalüasyon riski taşımış olurlar. Bu ekonominin yapısından kaynaklanır. Kaçınılmazdır.

Devalüasyon normal trendde gittiğinde mesele olmaz. Ama Başbakan’la Cumhurbaşkanı kavga etmeye karar verince işler değişir. Bankaların kimi Karacaahmet’te, kimi de ambulans yetişebilmişse Cerrahpaşa’nın yoğun bakımında yerini alır. Kimi Cenabı Hakk’ın rahmetine kavuşmuştur da gözleri açık kaldığından kimse kefen bezini getirmez. Canlı sanılır!
Bankalar geçen yıl faizlerin düşeceği beklentisiyle bol bol bono aldılar. Sonra faizler fırlayınca darbeyi yediler... Keza kredilerde de. Ne diyelim? Geçmiş olsun. Geçen yılın sonunda bankalar semeri devirdiğinde reel sektör ayaktaydı. Ama şimdi can havliyle müşterileri olan reel sektöre "ver paramı" deyince, reel sektör de Cerrahpaşa’nın diğer servislerinde yer bulabilmek için çırpınıp duruyor!
Bankalar diyor ki, "Hepimiz zarardayız. Bu makyajlansın ki yurtdışındaki itibarımız sürsün ve kredilerimiz kesilmesin." Bu karşılanması zor bir istek.
İkincisi "açık pozisyonlarımızı kapatmak için döviz aktifi yok, bunu verin kapatalım" diyorlar. Bunda ise gayet haklılar. 10 milyar dolara yakın olan bu açığı sığ olan nakit piyasalardan kapatsalar kur alıp başını gidecek... İş yine Hazine’ye kalıyor. Ancak Hazine de kur riskini üstlenmek istemiyor... Oysa, Hazine zaman zaman yurtdışında da borç piyasalarına çıkıyor. Özcesi, bu riskin bir paçasını da Hazine’nin üstlenmesi gerekiyor.

Takasta tarafların karşılıklı tatmini gerekiyor. Elbette döviz kurlarında, yahut bono fiyatlarında bir ayrıcalık verilemez. Piyasa ne ise o olacak... Ancak bu işten bankalar gibi Hazine de yararlanıyor. Çünkü Hazine de bu sayede borcunu erteleyerek yükünü hafifletmiş oluyor. Net 12 milyar dolar IMF’den, 9.5 bütçe tasarrufu, 3’lük borç takasıyla birleşince hummalı yaz (toplam 40 milyar dolar borç servisi) atlatılmış oluyor. MHP de problem çıkarmazsa faizler hızla düşecektir. Çünkü Hazine itfaların en fazla yüzde 50’si kadar borçlanacaktır.
Dünkü açıklamada Hazine döviz senetlerinin getirisini yüzde 7 ile sınırladı. Oysa yurtdışında alınıp satılan Eurobondların getirisi bundan elverişli. (Ancak burada amaç ihale iskontosuyla bankalara makyaj olanağı vermek)... TL kağıtlarda elverişli fiyatlar açıklanmazsa (bu yazı yazılırken TL kâğıtların fiyatları henüz açıklanmamıştı) döviz kâğıtlarının ihalede fiyatları nereye kadar inecek birlikte göreceğiz. Hazine oyunu bozarak, "Rabbena hepsi bana" diyecek mi? Efendim, takas servise hazırdır, afiyet olsun!