Kur öcü olmaktan çıktı. Piyasalarda en çok söylenen söz de şu: "Kurun gideceği bir yer yok." "Nereden biliyorsun" diye sorarsanız; yanıt hazır: "Vatandaş deli gibi döviz satıyor." Oysa bizim inancımıza göre vatandaşın öylesine yoğun bir döviz satışı yok. Sadece artık ciddi bir döviz alım havası içinde değil. Ve öyle sanıyoruz ki, tüm bankalar döviz pozisyonlarını olabildiğince açmış durumda. Oysa kur alım için çok elverişli bir yerde.
İşte bu bir çeşit ters - para ikamesi nedeniyle kur sürekli düşüyor. Merkez Bankası müdahaleleri de henüz pek etkili olamıyor. Ancak zaten bu etkinin zamanla oluşması bekleniyor. İlginçtir, yurtiçindeki birçok tasarrufçu düşük kur nedeniyle sanal bir servet artışı yaşarken, yüksek kurdan paralarını bozup yüksek faizden yararlanıp, daha sonra düşük kurdan ülkesine dönmek isteyen spekülatör de purosunu yakmış keyif çatıyor.
Oysa ilk bakışta sisteme giren yeni bir döviz görünmüyor. Mesela son ödemeler dengesi verilerine göre 2.4 milyar dolarlık bir açık var. Ve böyle giderse yıl sonunda 8 - 10 milyarlık bir açık işten bile olmayacak. Ve nihayet, milli gelirin yüzde 5'ini aşan cari işlemler açığının, bankacılık sistemi kırılganken, krizlere neden olabildiğini biliyoruz. Gerçi birkaç aydır bankalar ciddi ölçeklerde yurtdışından döviz getirdiler. Şimdi bunun gecikmeli etkileri gözleniyor.
Ancak ya kur yükselirse!!! Ki bu mutlaka olacak. Çünkü döviz dengeleri olumsuz yönde gelişmeye devam ediyor. Böylesi bir gelişmeden en çok rahatsız olacak olan taraf ise Hazine. Çünkü Hazine'nin dövize endeksli veya dövizle borçlanmaları bulunuyor. Oysa Hazine'nin gelirleri TL cinsinden. Hazine'nin 152 milyar dolarlık kamu borcu bulunuyor ve bunun 62.9 milyar doları dışarıya. (Buna IMF de dahil) Yani dövizle borçlanma. Kur yükseldiğinde bu borç da yükselecek.
Geri kalan 90 milyarlık piyasaya ve kamuya olan borcun ise 30 milyar doları döviz endeksli. Kısacası; 152 milyar dolarlık devlet borcunun tam 92 milyar doları dövize endeksli. Bu da toplam borcun yüzde 61'i ediyor.
Şimdi böylesi yüklü bir dövize endeksli borç yapısı içinde iki yıldır döviz kurunun belli bir noktanın etrafında dalgalanması elbette Hazine'nin işine geliyor. Borcun belli bir kısmı sürekli küçülürken, toplam borcun da azalmasına neden oluyor. Mesela geçen yıldan bu yana kur reel olarak yüzde 30 değer kazandıysa, bu 21 milyar dolara yakın bir tasarruf anlamına geliyor.
Dövize endeksli yapılan borçlanmanın (dış borç kısmı hariç) yüzde 60'ı piyasada. Gerisi de kamuda. Piyasa kısmı 45 milyar dolar ediyor. Bu önemli bir rakam. Kısacası, Hazine bu yıl hesaplarını yeniden gözden geçirmeli. Çünkü ödemeler dengesi açık verdikçe kur da yukarı doğru hareket edecektir.
Bununla beraber, bu kağıtların vadelerinin uzun olması, bu süreçte yapılacak ödemeleri pek şişirmeyebilir. Çünkü büyük kupon ödemeleri yapılacak, anapara ödemeleri ise daha sonra gerçekleşecektir. Kurdaki tırmanma bir başka borçlu olan bankaları da düşündürmelidir. Ve nihayet döviz kredisi alanlar, kazançları döviz cinsinden değilse, bir an önce bu kredileri kapatmalıdırlar.