Hurşit Güneş

Hurşit Güneş

hgunes@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Döviz kuru rahmetlik olalı herkesi karalar bağladı. Malum ülkemizde tasarrufçunun parasının yarısı dövizde. Kur düşünce dövizciler sıkıntıya giriyor. Oysa eskiden kur yavaşlasa bile yeniden toparlardı. Sürekli kaybetme olmazdı.
Şimdi ise kur maşallah tam dalgalı! Sık sık ortalık bozulunca kur yükseliyor ve daha da yükselecek beklentisiyle döviz alanlar oluyor. Ortalık yatışınca ise kur düşüyor. Bu kez "daha da düşecek" diye bazıları apar topar döviz satıyor ve zarar ediyorlar. İşin kötüsü satmamakta direnip "tekrar yükselince satarım" diye bekleyenler bekleye kalıyor. Bir daha bir türlü satacakları uygun kuru bulamıyorlar. Yani dövizde duranlar bir hayli zarar ediyor. Eh ne diyelim; TL'nin karlı olduğunu ekonomistler uyarmamış olsa gerek!
Eskiden işler kolaydı. Nasıl olsa Merkez Bankası kur düşünce tekrar müdahaleyle enflasyonla uyumlu bir düzeye getirirdi. Şimdi ise ellemiyor. Ve kur daha da düşebiliyor. Bu nedenle kaybeden bir daha durumunu telafi edemiyor.
Buna rağmen önceki gün Meclis'te Merkez Bankası Başkanı Serdengeçti'ye kurla ilgili sorular sorulunca kurun döviz alım ihalelerine başlayacaklarını belirtmiş. Bu Merkez Bankası'nın da kurun bulunduğu noktadan rahatsız olduğunu gösteriyor.
Kuru belirleyen etmenler döviz arz ve talebi. Ancak Merkez Bankası haklı olarak bu arz ve talebin bazı unsurlarının etkili olmasını istemiyor. Örneğin bankalar döviz pozisyonlarında açık vererek, yani döviz borçlu hale gelerek kurun düşmesine neden oluyorlarsa, MB bundan rahatsız oluyor. Çünkü bu bir risk alma ve nasıl olsa tekrar döviz alma süreci olacak.
Yine MB'nin tek benimsemediği bir etmen de vatandaşların döviz tasarruflarından vazgeçerek TL'ye geçmeleri. Daha doğrusu, TL tasarruf elbette MB'yi sevindirir de, bu nedenle kurdaki değerlenme, dış dengeye olumsuz etkiler bırakacaksa, MB müdahale eder. Diğer bir deyimle, Merkez Bankası'na göre kuru belirlemesi gereken ülkenin döviz gelir ve gideri olmalıdır. Yani ödemeler dengesindeki cari işlemlerdir.
Bu ara ülkemizde yaşanan olgu da dövizden TL'ye doğru bir kayış. Oysa gelişmekte olan ülkelerde bunun tersi olur ve bu duruma da dolarizasyon (veya ekonomistlerin dilinde "para ikamesi") denirdi. Anlaşılan şimdi ters para ikamesi oluyor.
Yandaki grafikte döviz mevduatlarındaki değişim gözleniyor. Dikkat edilirse, yılbaşından bu yana vatandaş dövizini bozuyor ve yerine de yeni döviz koymuyor. Hal böyle olunca, cari açık olsa bile, kur düşüyor. Önceki gün ocak ve şubat aylarında 1.2 milyar dolarlık açığın oluştuğu açıklandı. Ancak sadece şubat ayında bankalardan çekilip bozulan döviz 350 milyon doları buluyor. Yastık altından çekilip bozulan ise buna dahil değil.
Elbette bu süreç zamanla dış dengeye zarar verebilir. Bel bağladığımız ihracat düşebilir, ithalat yükselebilir. (Bereket euro yükseliyor da, ihracatçının yarasına biraz olsun merhem sürülmüş oluyor.)
Bu nedenle vatandaşın sattığı kadar dövizi MB yakın bir zamanda piyasadan geri almayı planlıyor. Böylece dövizdeki arz ve talep dış dengeyi sağlayan döviz gelir gideri tarafından belirlenmiş olacak. Malum döviz vatandaşlar için değil, dış ticaret yapan için gerekli.
Ancak merak edilen konu vatandaşın neden koşa koşa dövizini sattığıdır. Oysa bunun nedeni malum; TL faizleri hala çok yüksek! Düşürmekten başka çare yok. Hem de çekinmeden, korkmadan!