Türkiye’de sağlık sektörü ilginç bir dönemeçten geçiyor.
Nüfus artışına paralel olarak doktor açığı büyürken, devletin çalışan ve emeklilere, koşulu ne olursa olsun özel hastane kapısını açmasıyla özel sağlık yatırımlarının sayısı giderek artıyor.
Yani ortada garip bir durum var.
Doktor yok ama doktor ihtiyacı olan kurum sayısı çok...
Ama olayın bir başka yönü daha var;
Sağlık Bakanlığı, özel hastanelere istedikleri gibi kadro kurma iznini de vermiyor.
Bu da yatırımcı için sıkıntılı bir durum.
Milyonlarca dolarlık yatırım yapacaksın, sonra istediğin kadroyu kuramayacaksın!
İşin diğer boyutunda ise, Türkiye’de tıp eğitimi veren üniversite sayısının azlığı var.
Sayı az olunca, talebe cevap vermek mümkün olmuyor tabii.
Tıp okumak istediği halde dışarıda kalanların sayısı hayli fazla...
Bu durum, devlet üniversitelerinin bir gerçeği.
Türkiye’de bir de özel üniversite olarak tanımlanan bir de vakıf üniversiteleri var. Son 10 yıl da sayıları hayli arttı.
Ancak bunların içinde tıp fakültesi açanların sayısı oldukça sınırlı.
Zira yasalar tıp fakültesi açabilmek için en az 200 yataklı ve tam teşekküllü bir uygulama hastanesi kurulmasını öngörüyor.
Böyle bir hastane de neresinden bakarsan bak, 50 milyon dolarlık bir yatırım anlamına geliyor.
50 milyon dolar da altından kolay kalkılabilecek bir maliyet değil...
Görünüşe bakılırsa, hastaneler de vakıf üniversiteleri de köşeye sıkışmış gibi görünüyor.
Fakat sağlık sektörünün içine düştüğü bu garabet, ortaya bir açmaz değil, tam tersi yeni çıkış yolları çıkardı.
Türkiye’nin en büyük sağlık zincirlerinen biri olan Şifa Grubu, vakıf olma avantajını da kullanarak, kadro sıkıntısını kendi üniversitesini kurarak aşma yolunu seçti.
Şifa Hastaneleri, Şifa Üniversitesi sayesinde hem Sağlık Bakanlığı tarafından getirilen kadro kıskacından kurtuldu, hem de gelecekte ihtiyacı olan nitelikli sağlık personeli yetiştirmeye başladı.
İzmir Üniversitesi ve Medical Park Hastaneleri ise işbirliğine giderek aynı yolu.
Yani, Devlet Üniversitesi olan Katip Çelebi’nin, Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile yaptığı işbirliği veya ortaklığın bir benzerini gerçekleştirdi.
Ama İzmir’de hala üniversitesi olmadığı için kadro sıkıntısını aşamayan bir alay hastane, hastanesi olmadığı için tıp fakültesi açamayan 3 üniversite var.
Bu aralar, Yaşar Üniversitesi ile İzmir Ekonomi Üniversitesi yönetimlerinin kapıları, hastane sahipleri tarafından sürekli çalınıyor.
Özel hastanelere milyonlarca dolar gömen yatırımcılar, bu iki üniversiteyi işbirliğine ikna etmeye çalışıyor. Üniversitelerin hastanelerden gelen tekliflere nasıl baktıklarını bilemiyorum.
Ama üniversiteleri yöneten iki vakıf da tıp fakültesi kurmak için araştırmalara başlamış durumdalar.
İşbirliği yolunu seçmezlerse, kendi hastanelerini kuracaklar...
Tıp fakültesi olmayan diğer bir vakıf üniversitesi Gediz’de ise durum biraz daha farklı.
Gediz yönetimi, tıp fakültesi yapılması amacıyla bağışlanan areziyi değerlendirmek için planlamalara başladı.
Yani Gediz, tıp fakültesini kurarken, kendi hastanesinin de temelini atmış olacak.
Bir de Nasır Grubu var. Özel hastane kuran grubun sahibi Necip Nasır da hedeflerinin içinde tıp fakültesinin de yer aldığı bir üniversite kurmak olduğunu açıkladı...
İşin özeti şu:
Belki çok kısa vadede gerçekleşmeyecek ama İzmir’in 4 yeni tıp fakültesi olacak.
Galiba zorunluluklar İzmir’i Türkiye’nin sağlık merkezi yapacak.
Her ne kadar mecburiyetten olsa da...
Teması sağlık olan bir EXPO’ya talip olan bir kente 9 tane tıp fakültesi çok da yakışır.
Özay Şendir
Küfür çok ayıp, geçmişi yazmak yeter...
6 Haziran 2025
Abbas Güçlü
Yaşadığımız toprakların farkında mıyız?..
6 Haziran 2025
Zafer Şahin
Senin kısmetine Kent Lokantası düştü İstanbul
6 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Savaş tamtamları ile barış olur mu?
6 Haziran 2025
Mehmet Tez
Pink Floyd, Live in Pompeii: Woodstock’ın tam tersi
6 Haziran 2025