İlber Ortaylı

İlber Ortaylı

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bizim seçkinlerin tüketim alışkanlığı henüz kültürel birikime ve yaratıcılığa dayanmıyor. Dünyaya açılım ve uyumları da sınırlı

Beyaz Türk” tabirini matbuatta Ufuk Güldemir, Serdar Turgut, Sedat Ergin, Ertuğrul Özkök gibi dostlar yaygınlaştırdı. Deyimi Amerikan “beyaz ve siyahi” ayrımına dayandırdıkları açıktır. Zeynep Göğüş işaret ediyordu, haklıdır; İslamiyet öncesi Türk kavimlerinde “akbudun- karabudun” ayrımı geçerliydi. Hatta akbudun, karabudunu bazen besler. Şölenlerde de kesinlikle yemek artıklarını karabuduna dağıtırlar.
Bugünün Beyaz Türkleri kolej tahsili gören, tercihan varlıklı beynelmilel ölçüde iyi giyindiğine şüphe olmayan, tatil yaşam biçimini hemen her yerde ve her zaman da sürdüren tipler olarak algılanıyor. Bir İtalyan genç meslektaşımız arasının bozulduğu Türk erkek arkadaşından “Beyaz Türk” diye şikâyet etti. Medyadaki tartışmalara bakarsak, kavram bu genç hatunun kullandığından daha fazla oturmuş gibi görünmüyor.
Türk tarihinde hiç şüphesiz ki ulus beyleri ve ulus mirzaları olmuştur. Bunların unvanları vardır ve statüleri irsidir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Türk dünyasında yarattığı radikal değişiklik -ki bütün şark ve İslam dünyasını da kapsar- bu gibi kan aristokrasisini ve irsiyeti ortadan kaldırmak, daha doğrusu çok zayıflatmak olmuştur.

Aristokrasinin yokluğu kurumlaşma açısından kötü
Bu biçimlenme mesela Mısır Memluklarında olduğu gibi çok aşırı değildir. Mısır’da yönetimi elinde tutanlar dahi, adı üzerinde “memlûk” yani satın alınmış kul veya kiralanmış asker demekti. Çerkezlerden, uzak Orta Asya’dan, Volga boyundan getirilirlerdi. Zamanla bu beyler de hanedanlaşmıştır ama Mısırlı topluma yabancı kaldıkları bir gerçektir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda yönetici Osmanlı hanedanı kesinlikle soyludur. Ancak bilhassa 16’ncı asırdan itibaren bu soyluluğa evlilik yoluyla kadınları sokarak başka hanedanlara güç kazandırmaktan çekinmişlerdir. Devlet devşirmeden çıkartılan iyi eğitim görmüş, liyakatli bir sınıfa terk edilmiştir. Kuşkusuz ki bu sınıfın sahip olduğu meziyetler yanında önemli kusurları da vardır. Bir aristokrasinin var olamayışı bugün bize çok demokratik bir gelenek gibi görünse de, toplumdaki kurumlaşmalar açısından mahzurludur.
Osmanlı seçkinleri nedir, kimlerden oluşur? Kaleler fetheden kudretli vezirin çocukları zamanla halkın içinde kaybolup gidebilirler. Hatta bu gibi bir paşayla evlenen padişah kızlarının (yani prenseslerin) torunları bile aynı akıbete uğrar. Benzer gelenek Osmanlı’dan Kırım Hanlığı’na da geçmiştir ve Mısır hidivleri tarafından da benimsenmiştir.
Osmanlı’nın dışında hanedan teşekkülü pek mümkün değildir ve doğrusu pek de istenmez. 19’uncu yüzyılda bile bir yerin muteberanı demek, belirgin miktarda emlak vergisi ödeyen ve II. Abdülhamid devrindeki bir uygulama ile ahlaklı ve ölçülü davranışı mahalli memurlarca tasdik edilip ona göre tasnif edilen adamlar demektir. Bu toplumun seçkinleri kesinlikle devlet kapısında talim ve tedris görüp yükselenlerdir. Bir ticaret ve sanayi burjuvazisi yaratmak faaliyeti, herkesin bildiği gibi bizim tarihimizde ancak İttihatçıların “milli iktisat politikası” deyimi ile ifade edilmiştir.
Ciddi örgütlenme ve eğitim “beyaz” olanlara da lazım
Bugünün Türkiye seçkinleri doğrusu hızlı bir değişimle ortaya çıkmıştır; bunda devlet desteğinin payı kadar insanların atılım ve teşebbüs kabiliyetinin de payı vardır. Bununla birlikte bir yerde beyaz Fransızdan, beyaz Türkten, beyaz İtalyandan bahsederken başka tiplemelere de dikkat etmek gerekir; Türkiye seçkinlerinin tüketim alışkanlığı henüz kültürel birikime ve kültürel yaratıcılığa dayanmıyor. Bu konudaki pırıltılar pek azdır. Çoğu kere toplumun ulusal birikimini temsil edecek temsilcilerle karşılaşmıyorsunuz. Hatta iktisadi ve sınai kalkınması Türkiye’nin çok gerisinde olan İran gibi ülkelerde bu anlamda daha seçkin bir zümre vardır. Bundan başka üç-dört nesil devam edecek zenginlikler ve yaşayış biçimi henüz tam teşekkül etmiş değildir. Tırmanıcı gruplar; alüvyonu götüren bir nehir gibi sık sık devreye girmekte ve muhtevasız bir yaşam tarzı sunmaktadır.
Orta sınıfların sorunu üst sınıfları da içeriyor. Dahası var, Anglo-Sakson üst sınıf gençliğinin atılım ve uyum yeteneği bizim üst sınıf gençliğinde daha azdır. Bulundukları coğrafyayı ve ülkenin şartlarını kavramak ve uyum sağlamak konusunda beceriksizdirler. Yeniköy’de yetişen bir gencin herhangi bir varoşta simit bile alamayacağını söyleyenler pek haksız sayılmaz. Dünyaya açılım ve uyumları sınırlı sayıdadır. Bizim Beyaz Türklerin henüz “gri” olduğunu bunun için ifade ettik. Ciddi örgütlenme ve eğitim “beyaz” denenlere de herkes kadar gereklidir.