Haberin Devamı


Sevgili Anne’ciğim,
Tarih kitabımızda 2000’li yılların başında Türkiye’nin siyasi ve stratejik konumu ile ilgili bir paragrafa rastladım. Şehir dışında olduğundan sana e - posta atmaya karar verdim. O yıllarda dedem de aktif politikanın içinde olduğundan, onunla da uzunca telefonda konuştum. Ama yine de biraz senden duymak istedim neler olduğunu.
Kitapta 2001 - 2002 döneminin çok zorlu geçtiğinden, hem dünyada hem de Türkiye’de belirsizlik ortamının hakim olduğundan söz ediliyordu. Şimdi bizim 8. sınıflar olarak hazırlamamız gereken bir ödev var. Konu ‘kriz çözümü ve toplumsal uzlaşma’. Ben de bu krizli dönemi ele almayı düşündüm. Konu için çok uygun gibi geldi. Bu döneme dair internet arşivlerinden bayağı araştırma yaptım. Ancak anlayamadığım bazı noktalar var ki, senin görüşlerine ihtiyacım var.
Öncelikle dönemin hükümeti, farklı siyasi yelpazeleri temsil etmesine rağmen - yıllardır yapılamayan birçok reformu Meclis’ten geçirmiş. Ancak, merakımı cezbeden bir konu var: Bu reformlar ve yapılması istenen diğerleri neden kamuoyuyla paylaşılamamış? Gerekçeleri ve neden önemli oldukları niye halka açıklanmamış? İşte burada biraz şaşırdığımı itiraf etmeliyim.
O dönemlerde sanırım ‘siyasi istikrar’ konusu ön plandaymış. Ancak garip bir biçimde, siyasi istikrar derken, aslında uzun dönemli siyasi istikrar sağlanması için pek bir şey yapılmıyormuş galiba. Acaba yanlış mı algılıyorum? Uluslararası sistemin dinamikleri de pek iyi algılanmıyormuş gibi geldi. Milliyetçilik neden içine kapanıklık olarak tarif edilmiş ki - bunu da anlayamadım. İşin en ilginç yanı da toplumun büyük bölümü ekonomik reformlar ve AB gibi konularda destek verirken, siyasiler galiba bu misyonları yokuşa sürmüş bir ara.
Bunlar bana abartılı gibi geldi. Gerçekten böyle mi oldu? AB’nin içinde olmak bana Türkiye vatandaşı olduğumu unutturmadı. Hatta halen, Kurtuluş Savaşı’nda gazi olan büyük büyük dedemin hikayelerini senden duydukça garip bir ürperti duyuyorum içimde. Ben kendimi hem dünya hem de Türkiye vatandaşı olarak görüyorum ve bundan da son derece memnunum.
Her neyse galiba konuyu fazla dağıttım, esas soracağım sorular şunlar: 1) O dönemdeki hükümet işe iyi başlamış, sonradan bazı konuların sürüncemede kalmasının sebebini öğrenebilir miyim? 2) Sonuçta o günkü siyasi liderler kamuoyuna karşı sorumlular, göz göre göre ülkeyi art arda siyasi ve ekonomik krizlere soktuklarının farkında değiller miydi? 3) Söz konusu dönemde örneğin Doğu Avrupa ülkeleri, ekonomilerini rekabete açma ve uluslararası normları benimseme konularında bizden çok hızlı ilerlemişler. Biz niye geri kaldık? 4) Senin neslinin bu işe tepkisi neydi?
Bize gelince, burada her şey iyi, merak etme. Yalnız ödevimi tamamlamak için bu konuları biraz daha anlamam gerekiyor. Bana o kriz döneminde yapılanların birçoğu mantıksız veya mantıklı olduğunda da çok gecikmiş gibi geldi. Acaba yaşımı aşan bir yorum mu? (Sen hep böyle dersin.)
Her neyse, ben çalışmaya başlıyorum. Gelince sana da okuturum, ama tüm bu olanlara üzüldüm doğrusu. Sanırım biz daha ileri noktalarda olabilirdik bugün. Niye böyle olmuş, pek çözemedim.
Not: Otel odanı ve şehir izlenimlerini acilen e - postayla gönder. Merak içindeyim.
Sevgilerimle.