Ülkenin yeni bir seçim dönemine girmesiyle birlikte siyasetteki rekabet de kızışmaya başladı. Bu rekabetin içinde partiler ve parti liderlerinin yanı sıra, medya da yer almakta. Kim hangi haberi nasıl sunacak, hangi haberler fark yaratacak, bir adım önde olacak? Siyasetteki rekabete paralel olarak bu tür bir yarışın yaşanması doğal kabul edilebilir.
Öte yandan da, siyasetin ve siyasetçinin bir ‘fotoroman’ edasıyla işlenmesi, acaba ne kadar sağlıklı bir yaklaşım? Bunu tartışmak lazım. Türkiye’deki siyasi ortamın ve bunun değerlendirmesini yapanların diğer bir özelliği de, konulara ve kişilere uzun dönemli bir bakış açısıyla değil, günün nabzına göre bakmaları. Aslında günlük hatta anlık yayın yapan medya organları açısında bu da anlaşılabilir. Yine de, konuları tarihi veya en azından aylık bir perspektife koyabilmek, kamuoyu açısından daha aydınlatıcı olabilir.
Üniversitede siyasal bilimler eğitimi alırken, bazı arkadaşlarım ‘bu konuyu sıkıcı bulmuyor musun, neden daha eğlenceli bir branş seçmedin’ derlerdi. Okunacak çok fazla şey, kıyaslanacak çok fazla olay ve model vardı. Üstelik siyaset teorisi de öyle çok ‘heyecanlı’ unsurlar içermezdi.
Bir bakıma tüm dünyayı siyasetin yönlendirdiğini düşünebiliriz. Bu açıdan düşünüldüğünde, şüphesiz siyaset ülkelerin güç dengelerini belirleyen, bireyin toplumsal ağırlığını yakından etkileyen bir uğraş. Burada kişilerin özgeçmişleri, karizmaları, toplumla kurdukları diyaloğun sıcaklığı gibi birçok unsur önemli.
Tüm bunlara rağmen, siyasetin daha heyecansız olan bölümü, yani hangi konularda, hangi kadrolarla, ne gibi politikalar izleneceği aslında işin püf noktasını oluşturuyor. Burada bir de inandırıcılık faktörü önemli. Yani her vaatte bulunan, söylediğini yapabilecek bilgi ve niyete sahip mi?
Bana göre siyasetin insan boyutu, kenetlenme boyutu, iletişim boyutu müthiş heyecanlı. Ancak konu bazında bakıldığında, işin uzmanlarıyla yapılan çalışmalar ve reçeteler ön plana çıkıyor. Bazen görünürde çok silik bir kişi, bir konuyu en iyi bilen olabiliyor - siyasi lider konumuna ulaşmasa da siyasi kadrolarda çok etkin rollere sahip olması avantaj sağlıyor.
Bu yüzden siyasetin heyecanını belli bir dozda tutup, tek tek Türkiye’nin acil dosyaları üzerinde durmakta ve siyasi tercihleri bu yönde belirlemekte fayda var. Ben siyasetçimden eğitim, çevre, gençlik, kadın, mesleki becerilerin kazanılması, bireyin güçlendirilmesi, yeni teknolojilerin benimsenmesi gibi konularda öneri bekliyorum. Önerinin ötesinde, sözünde duran ve başka çıkarlar peşinde koşmayan, birikimli kadrolar bekliyorum.
Yeni seçim döneminde umarım siyaseti fotoromanlıktan kurtarıp, siyasetçilerin gündem maddeleri konusundaki birikimi, inandırıcılığı ve güvenirliği üzerine yarışmalarını teşvik ederiz.