Oktay AKBAL
"İmtiyazsız sınıfsız
kaynaşmış bir kitleyiz."
BİZ bu marşla büyüdük.
"Çıktık açık alınla" diyerek, buna gerçekten inanarak... Öyle miydi? Hangi toplum, hangi ülke bunu başarabilmiş? Fransızlar ta 1789'dan bu yana
"eşitlik, özgürlük, kardeşlik" derler, bu simgesel sözü yüzyıllardır yinelerler.
"İnsanlar eşit doğar" diye başlar kimi anayasalar... Ama nerde, ne zaman oldu, yaşandı gerçek anlamda bireyin özgürlüğü, bireyler arasında eşitlik, kardeşlik?
* * *
BİR mektup aldım, bir emekli hanım okurdan... Geçenlerde çıkan bir yazımda milletvekillerine, hatta eski milletvekillerine tanınan ayrıcalıkların demokrasiye, eşitliğe, insan haklarına ne denli ters düştüğünü anlatmıştım. Emekli aylığını almak için bankasına gittiğinde gözüyle bunu görmüş. Kendi yaşındaki bir hanıma yüz milyondan fazla bir para ödemişler, oysa kendisine yalnızca yirmi milyon!. Bu farklılığın nedenini ilgili görevliye sorduğunda aldığı yanıt şu: "O hanım eski bir milletvekilinin dul eşidir. Bu yüzden ona sizlerden çok emekli aylığı bağlanmış!"
* * *
HEP düşünülür, hep sorulur, niye bir türlü demokratik uygulamalara geçemeyiz, niçin yurttaşlar arasında eşitliği sağlayamayız? Herhangi biri şu ya da bu yoldan TBMM'ye seçildi mi en yüksek sivil görevli kadar aylık alıyor. En yüksek görevliler kim? Herhalde Genelkurmay Başkanı, yüksek adalet görevlileri, valiler falan... Bunda bir yanlışlık yok mu, yeterli bir öğrenimden geçmemiş,
devlet hizmetinde, ya da işyerlerinde belirli bir süre çalışmamış kişi, milletvekili oluyor, bugünkü ölçülerin çok üstünde bir ayrıcalığa kavuşuyor! Ölse, ailesi bu ayrıcalıklı durumu sürdürüyor! Böylece yurttaşlar arasında gereksiz bir uçurum doğmuş oluyor...
* * *
MİLLETVEKİLİNE uygar ülkelerde bizdeki ayrıcalıklar, imtiyazlar tanınıyor mu?
Bir araştırmacının bu konuyu enine boyuna inceleyip kamuoyuna açıklamasını isterdim. Ama kimse çıkmıyor, bu yürekliliği kimse göstermiyor! Kimbilir, "Bir gün ben de bu ayrıcalıklardan yararlanabilirim" diye düşündüğünden mi?
* * *
EN başta
seçim ve partiler yasasını düzeltmek gerekiyor. Parlamentoya gönderdiğimiz ya da oylarımızla gönderdiğimizi sandığımız insanlar, halkın beğenerek seçtikleri midir? Özellikle bu Meclis'tekiler parti liderlerinin atadıklarıdır. Daha doğrusu kendine yakın bulduklarıdır. Oysa adayların ön seçimlerle belirlenmesi gerekir. Demokrasiyi kendi partilerinde uygulamayanların bu ülkede bir sağlıklı yönetim kurabilecekleri kuşkuludur. Liderlerin tek seçiciliği kalkmadan demokrasiden söz edilemez! Milletin vekilleri, "Aman kendimi lidere beğendireyim, bir daha beni listesine koymaz" korkusundan kurtarılmalıdır.
* * *
SONRA da, milletvekilleri aylıkları, ödenekleri bu yoksul halkın içinde çırpındığı koşullara oranla bu denli farklı olmamalıdır. Onlara tanınan çeşitli olanaklar ortadan kaldırılmalı, özel lojmanlar, özel sekreterler, özel (sözde) çalışma büroları, hastalandıklarında gördükleri kolaylıklar vb... Bugün yüzlerce, belki daha da çok milletvekillerinden "emekli" olmuş kişi var, bunlar da sıradan yurttaşların çok üstünde haklara sahipler. Gerçekten demokrasiye, eşitliğe inanıyorsak bütün bu yanlışlıklar artık tarihe karışmalıdır.
Kısacası, milletvekilliği bir özveri işi, halka hizmet, halk yararına görev yapmak işi olmalıdır. TBMM'ye üye olanlar özel çıkar hesaplarından arınmış, böyle şeyleri aklına bile getirmeyen yurttaşlar olmalıdır.
* * *
EN önemlisi de milletvekillerinin dokunulmazlık zırhı en kısa sürede kaldırılmalı, Meclis kürsüsü dışında yaptıkları konuşmalarda suç öğesi varsa, savcılar hemen hesabını sorabilmelidir.
* * *
TBMM yeni yasama dönemine girdi. Şu günlerde önemli konuların ele alınması bekleniyor. Kapatılmış dosyaların yeniden açılması, dokunulmazlık konusunun çözümlenmesi... Düşünüyorum acaba bir tek milletvekili çıkıp "bize sağlanan bütün bu ayrıcalıklar kaldırılmalı" diyebilecek mi?
* * *
YUKARDA sıraladığım istekler size bir
masal gibi gelecek! Ama masallardan kurtulmak bizlerin, sizlerin elindedir.