23.06.1999 - 00:00 | Son Güncellenme:
Yağmur Atsız
20 Haziran 1389 ve 20 Haziran 1999...
Ne garip rastlantı... Tam 610 yıl sonra aynı gün Sırplar Kosova'yı bir kez daha kaybetdi... 1389 Kosova Zaferi ve 1999 yine aynı gün son Sırp birliklerinin de Kosova'yı terki...
Kosova Meydan Muharebesi'nde Orta Cenah'a Sultan Murad - ı Hüdavendigar ile beraber kumanda eden Büyük Vezir Çandarlızade Ali Paşa, "Sabah" Gazetesi Köşe Yazarı Cengiz Çandar'ın uluatalarındandır.
Biz Kosova'yı 524 yıl sonra 1913'de kaybetdik. Sonra bir "Sırp İntermezzosu" cereyan etdi ve bundan böyle asli ahalisi olan Arnavutların egemenliğine girecek. Ama Kosova bizler için yine de birinci dereceden önemi haizdir: 1389'da Rumeli'deki Türk Varlığı bir bakıma resmen "tescil" olunmuşdur. 1878 - 1913 arası Türk Varlığı'nı Rumeli'den silmek amacıyla girişilen bütün gayretler beyhudedir. Silinmemize ramak kaldıysa bile hala oradayız. Bu bakımdan benim Kosova'ya gitmesi öngörülen Türk birliği konusundaki hassasiyetimi lüzumsuz bir işgüzarlık olarak değerlendirmemek yerinde olur.
Ben bu köşeden "Geç kalındı!" diye kendimi helak ederken Ankara'dan birtakım mahmur seslerin "çok zorlu" müzakerelerden "başarıyla" çıkıldığını ileri sürmesi beni - hissen değil! - "zihnen" tatmin etmiyor.
Ama yine de Dışişleri Bakanlığı'ndan son 36 saat içinde bana bu konuda yapılan açıklamaları meskut geçme hakkını da kendimde görmüyorum.
Bana denildiğine göre Türkiye daha altı hafta öncesinden birlik göndermek üzere harekete geçmiş. Arnavutluk yolu teknik olarak elverişsiz imiş. Zaten bütün öbür müttefikler de Makedonya üzerinden gitmişler. Yunanistan bizi engellemeseymiş biz de şimdiye kadar çokdan Kosova'daki yerimizi almış olurmuşuz. Bakınız daha Salı Günü "Körfez Emirlikleri" (BAB), ki tümünün nüfusu Konstantaniyyee etmez, Kosova'ya 1450 asker gönderme kararı aldı. 987 Türk 1450 (sadece Körfezli) Arab!!!
Benim kafadan sakat bir yanım vardır: Nedense kendimi hep sanki Türkiye'den sorumlu imişim gibi hissederim. Zaten o yüzden iki yakam biraraya gelmedi. Bu arada yine Dışişleri'ndeki bir uzmandan aldığım başka bir bilgiyi nakledeyim: Ben Türkiye'nin 1999 Bütçesi'nde Hariciye'nin payı, öteden beri olduğu üzere, BİNDE YEDİ oranındadır iddiasında bulunmuşdum. Meğer çok iyimserlik etmişim. BİNDE DÖRT VİRGÜL DOKUZ oranındaymış.
Binde yedi Adalet Bakanlığı bütçesinin oranıymış. Yakın Çağlar'ın en büyük diplomasi dehalarından addedilen Talleyrand, Napolyon'un emriyle Enghien Dükası'nın kurşuna dizilmesi üzerine ne demişdi, bilir misiniz? "C'est plus qu'un crime, c'est une faute!" (Bu bir cinayetden de beter! Bu bir hata...)
Muhabbetle...