Doğu Almanya’nın simgesiydi. İki Almanya’nın birleşmesinde de sembol oldu. Üretimi sona ermiş, tarihe gömülmüştü. Ve artık yaratıcısı da aramızda değil
Doğu Almanya’da üretilen ucuz ve “halkın otomobili” Trabant’ın yaratıcısı Dr. Werner Lang hayatını kaybetti.
Adamın biri showroom’dan içeri girer... “Merhabalar... Ben bir Trabant satın almak istiyorum. Ancak elektrikli camları, kliması, müzik sistemi, geniş lastikleri, turbo motoru olsun istiyorum!” der. Satıcı şöyle bir bakar ve telefona sarılır... “Akıl hastanesi mi? Sanırım burada aklını kaçırmış biri var!”
Özgürlüğün simgesi
Bu fıkra, komünist Doğu Almanya’nın sembollerinden biri olan ve “halkın otomobili” diye lanse edilen “Trabant” için anlatılır hep. Halk arasında bugün bile “Trabi” olarak anılan Trabant, 1958’de bantlara çıkarken, 1991’de tarihe gömülmüştü. Yetmediği
Haberiniz olsun, kullandığınız otomobiller giderek akıllanıyor. Sürekli yeni teknolojilerle desteklenen donanımlara kavuşan ve “hisli” hale gelen otomobilleri kullanmak için sürücülerin de kendilerini geliştirmeleri gerekiyor maalesef!
ramızda otomobil kullanmayı farklı görenler olabilir. Mesela kimimiz için bir zevk veya özgürlük simgesi olsa da kimimiz için zorunluluktan başka bir şey değildir. Otomobil kullanmaktan keyif almayı bilenlerin direksiyon
tutuşu bile değişirken zorunluluktan ve eskilerin deyişiyle kerhen yani istemeyerek kullananların, sürücü koltuğundan değil de ringden iniyormuşçasına ter içinde olmalarına şaşmamak gerekiyor. İsterseniz denemesi bedava... Böyle birini tanıyorsanız, araçtan inerken yüzünün ifadesine
bakın. Kesinlikle “Kullanmayacaktım ama çocuklara söz verdim!” gibi bir tavır yerleşmiştir bakışlarına... Ya da ona benzer bir şey işte!
Ben her ne kadar böyle bir ayrım yapmış olsam da otomotiv firmaları için sadece sürücü esastır. Yani hangi tip olursa olsun, sürücü sürücüdür. İyi bile kullansa, “mutlaka güvenliğe ihtiyacı vardır ve hata da yapabilir” mantığı geçerlidir. Bu yüzden de özellikle son yıllarda otomobil satın almak için
Günümüz markalarının çoğunu, kuruldu kurulalı sadece yollarda gördüğümüz otomobilleri üreten şirketler olarak biliriz. Ama her zaman gerçekler öyle değil...
Saab’ın otomobillerindeki şoför mahali, pilot kabinini hatırlatıyordu.
Honda, ilk uçak motorunu 1993’te üretti. Honda motorlu iş jetleri, yolcularını taşımaya başladı bile.
Kullandığınız otomobili üreten şirketin, işin başında bisiklet hatta tuzluk ürettiğini bilmeniz, sizin için ne kadar önem taşır bilemem elbette. Belki, “Neredeeennnn nereye?” demenizi sağlayabilir, o kadar. Ama otomobilden önce işe “uçaklarla” başladığını söylersem, sanırım biraz “gurur” verebilir. Yok, düşündüm bile!.. Kesin öyle. Hayal edin bir kere, “Zamanında uçak yapmış adamlar, otomobil mi yapamayacaklar!” diyebilirsiniz mesela... Ya da “Uçak bile yapıyorlar azizim!” diyerek hava da atabilirsiniz.
Şu an yollarda gördüğünüz ya da
Evet “ama”sı var, çünkü bu kez sadece ulaşım amacıyla değil, zenginlik göstergesi olarak. Çünkü pahalı otomobillere binmeye başlayan Çinliler, artık bisikletin de daha pahalısını satın almak için yarışıyor
Fransız Look marka bisiklet almak isteyenler, 39-40 bin doları gözden çıkarıyor.
Bir zamanlar, bundan 15 yıl kadar önce bile Çin denildiğinde insanların aklına sokaklarında bisikletler ve “Çek çek”lerin cirit attığı bir ülke geliyordu. Ancak şimdilerde pek öyle değil... Dersem inanmayın!
Yok, tabii ki Çin’i yeni zenginleri, otomobillere hücum etmeye devam ediyor! Eskiden bir bisiklet, bir ev ve bir radyoya sahip olma hevesindeki Çin halkı, artık bir ev, bir televizyon ve otomobil istiyor. Üstelik bu istek ve özlem, Çin’in “dünyanın bir numaralı otomobil pazarı” yapmaya yetiyor, artıyor bile. Küresel krizin en berbat günlerinde bile, başta lüks markalar olmak üzere, otomotiv devlerinin fabrikalarını çalıştıran bu iştah, yıllar geçtikçe katlanıyor. Çünkü Çin nüfusunun neredeyse yarıdan fazlası, henüz otomobil sahibi olmanın sadece hayalini kuruyor...
Dünyanın bir numaralı otomotiv üreticisi unvanını elinde bulunduran Toyota’nın temelleri, biraz merak, biraz da hükümetin kararlılığı sayesinde atıldı. Temeldeki ilk harç ise otomatik bir dokuma makinesiydi
Toyota’nın uzun yıllar hayali kurulan ilk sedan modeli “Sedan AA” 1936’da doğdu (üstte).
Yıllar önce Çin’e, Geely markasının üretim tesislerini görmek için gittiğimizde, şu an aynı zamanda Volvo’nun da patronu olan, şirketin kurucusu
Li Shufu ile de görüşme imkanımız olmuştu. Shufu, Amerika’ya gittiğinde bu ülkede otomotiv sanayinin gelişiminden ve Henry Ford’un hikayesinden çok etkilenip Çin’de otomotiv üretimine girmeye karar verişini anlatmıştı bize. Ancak ondan neredeyse 70-80 yıl önce, Shufu gibi Amerika ve Avrupa’ya gidip oralarda otomotivin büyüsüne kapılan ve döndüğünde ailesini
bu işe girmek için ikna eden biri daha varmış... Kiichiro Toyoda.
Babası Sakichi Toyoda, 19’uncu yüzyılın sonlarında Japonya tekstil endüstrisi için bir devrim olan, ülkenin ilk otomatik dokuma tezgahını icat etmişti. Toyoda, 1890’da icat ettiği dokuma tezgahına daha sonra iyileştirmeler yaptı ve 1896’da
Kullandığınız otomobilin mutlaka hataları ya da eksileri vardır. Ama kimin umurunda! Siz onu seçmişseniz, tüm günahları ve sevaplarına zaten baştan eyvallah demişsinizdir...
Kimimizin ailesinin ilk otomobilidir. Kimimizin de hayatına ilk giren otomobil. Ancak hangisi olursa olsun, mutlaka çok sevmişsinizdir hatta bugün bile “Keşke yine olsa da kullansam!” dediğiniz bile olmuştur... “Hadi canım, ne alakası var, kurtulduğuma seviniyorum” demeyin. Çünkü o zaman da onu siz seçmiştiniz!
Ben hatırlıyorum da (belki artık bilmenin ötesinde ezberlediniz) dedemin “büyük tartışmalar sonrasında” satın aldığı 1972 model Anadol, ailemizin “Süt Oğlan”ıydı yıllarca. Evet, tek parça olan ön koltuğunu kendinize göre ayarlayabilmek için ileri-geri hareket ettirmek, deveye hendek atlatmak kadar zordu. Kaloriferi hayli gürültülü çalışır, genelde ısıtmaz, her yaz da içeri sıcak hava vermemesi için bir “tıkaç” (benim yöntemim boruya uygun bir sopaydı) yerleştirilmesi gerekirdi. 120 km/s’nin üzerine pek çıkacak gibi görünmemekle birlikte, ön takımına evin en yaşlısı kadar hürmet ve ihtimam gösterilmesi kaçınılmazdı.
Tabii bir de Murat ve Renault 12 kullananların “Haha, onu keçiler yiyo!”
Artık dünyada küçük ve kompakt arazi araçları yani SUV’ler tercih edilmeye başladı. Türkiye’ye getirilmesi planlanan yeni küçük SUV’lerin bir bölümü de yaz aylarında satışa sunulacak. Böyle olunca da “bu yazın trendleri” arasında bu “arazi aracı görünümlü yüksek otomobiller” de yerlerini alacak
Otomotiv dünyasında trendler, mevsimsel olmasa da ekonomik ve yaşamsal faktörlerle artık eskisinden daha hızlı değişiyor. Tüm dünyayı sarsan ekonomik kriz, otomotivdeki eğilimleri, beğenileri ve üretim planlarını “hallaç pamuğu” gibi dağıtıverdi. Peki buradan ne çıktı?
Aslına bakarsanız, herkesin fikri ayrı. Kimisi “Dizel acayip prim yaptı” derken, bir başkası da “Abi uygun fiyatlı otomobil kalmadı” gibi izlenimlere sahip. Ancak ortada bazı gerçekler var ve bu gerçekler, kuşkusuz önümüzdeki günlerde Türkiye yollarına daha fazla ağırlığını koyacak.
Küçük SUV’nin yıldızı
Bir dönem ilk nesil Toyota RAV4 ve (şu an tedavülden kalkmış) Daihatsu Terios ile sessiz sedasız başlayan, yakın zamanda da Nissan Juke ile iyiden iyiye yıldızı parlayan küçük SUV, yani küçük ve kompakt arazi araçları sınıfı, yollara giderek ağırlığını koyacak modeller arasında yerini alacak.
Giderek
Bundan 65 yıl önce ilk kez piyasaya sunulan, genelde tarlalarda ve yük taşımada kullanılmak üzere geliştirilen Land Rover, bugün lüksün simgesi olan modelleriyle de popülerliğini koruyor
Yıllar önce, İskoçya’da bir şatonun bahçesindeydik. “5 çayı” için değil tabii, test için... Bahçe dediğimse, içinde bir yapay göl, birden fazla av köşkü ve ucu bucağı seçilmeyen türden. Dozerle özel olarak kazılmış uzunca bir yapay kanalın önünde ufaktan “tırsma” belirtileri gösterdiğimi kabul etmeliyim. Çünkü kanalın içine “yarı beline” kadar araçlarla girecek ve test yapacaktık!
Normal zamanda insanın “ıslak yolda” bile kullanmaya kıyamadığı Range Rover’ı, eğitmen zoruyla camına kadar su dolu havuza sokmak için hamle yaptığımda, yanımdaki İngiliz eğitmene “Yüzme biliyor değil mi?” diye sorduğumu da hayal gibi anımsıyorum. Verdiği yanıt daha berbattı: “Şüphen olmasın, pantolonun ıslanmaz!”
Birkaç yıl üretilecekti
Şu günlerde 65’inci yılını kutlayan Land Rover, belki ilk 4x4’ü icat etmedi. Ama sadece arazi araçları üzerine yoğunlaştı, geliştirdiği ve ürettiği araçlar yarı beline kadar olan suda gitmekle kalmayıp, tarla sürdü, su motoru da çalıştırdı. Zaten ilk Land Rover’ın çıkış