Garaj deyip geçmemek gerek!

28 Nisan 2013

Amerika’da başlayan özel garaj çılgınlığı krize rağmen büyümeye devam ediyor. Her türlü konforun yer aldığı bu garajların maliyeti 1 milyon doları bulabiliyor

Farkında mısınız bilmem ama artık sağda solda ne koltuk kılıfı satanlar kaldı ne de otomobil brandası... Birkaç hipermarket broşüründe rastlamışlığım var tabii, ancak hepsi bu. Aslına bakarsanız, otomobillerini brandaya sarıp sarmalayan da pek kalmadı. Birkaç tane örnek görürseniz de aman dokunmayın, hatta bu kişinin kapısını çalıp, “Eski alışkanlıkları sürdürdüğünüz için teşekkür ederim” deyip alnından öpünüz bence.
Eskiden otomobil sahibi olmak, “bir otomobilin sahibi olmak” kolay değildi kuşkusuz. 1970’li yıllarda park yeri sorunu yoktu belki, ama park ettiğiniz otomobilin çizilme, hızlı vurulmuş bir top ile göçme, tozdan görülemeyecek hale gelme tehlikeleri çoktu. Üstelik kapalı garajlı site olayına da pek rastlanmazdı. Sürücüler, bir dolu fedakarlıkla satın aldıkları otomobillerinin üzerine, her kullanım sonrası bir “tören” zarafetiyle branda geçirmeye çalışır, bunun için ayrı bir mesai harcardı. Hatta kimi zaman branda hemen örtülmez, motorun soğuması beklenirdi. Bir de hava durumuna göre otomobilin üzerini

Yazının Devamı

Kanun namına güç ve hız!

21 Nisan 2013

Polis teşkilatı filosuna kattığı Lamborghini, Dubai’yi dünyada tek yapmadı elbette. Dünyanın çeşitli ülkelerinde kanun adamlarının emrine verilmiş pek çok egzotik, hızlı ve pahalı otomobile rastlamak mümkün...

Kolombiya polisinin Ferrari’si (üstte), uyuşturucu çetesi patronundan ele geçirilmiş. Lomborghini’lerin (ortada) bir bölümü İtalyan polisine hibe olarak verilmişti.

İnsanın biraz eski model otomobil tutkunu olması, anılarını da “klasik” diye değerlendirmesine yol açıyor. Küçüklüğümde hayranı olduğum ve çocuk aklımla “Keşke ben de kullanabilseydim” dediğim otomobiller, maalesef bugünün klasikleri arasında. Eh, ben de 1967 model olarak bu sınıfa girebilirim herhalde...
O dönemlerde Anadol STC’nin yanında Jaguar XJ, Chevrolet Corvette Stingray, VW Karmann Ghia, VW Beetle 1303 Jeans, Pontiac Camaro Z28 sayıkladığımı hatırlıyorum. Sayıklamasam da, her görüşümde ağzım açık geçişlerini seyrettiğimi bilirim.

Yazının Devamı

Ne çektin be testlerden, ne çektin!

14 Nisan 2013

Showroom’larda sıralanmış pırıl pırıl otomobillerin piyasaya sunulmadanönce girdiği testler, çektiği eziyetler, belki de “pişmiş tavuğun” başına gelenlerden daha berbattır! Görse, bunu, Vasfiye Teyze bile onaylardı herhalde...

Vites kutusuna 1 litre kola dökülürse ne olur?

Elde avuçta ne biriktiyse, bileziklere katık edilip
1988 model ilk otomobilimi aldığımda acayip sevinmiştim. Dile kolay, hayatımda hiç bisikletim bile olmamışken, ikinci el bile olsa bir otomobil sahibi olmayı başarmıştım. Otomobil
8 yaşında bile olsa! Derlerdi de, inanmazdım ama bazı gecelerde kendimi pencereden ona bakarken yakaladığım oldu.
Pek bi özenmiştim açıkçası. Cilalı şampuanlarla yıkatmalar, en ufak ses gelen yerini hemen tamir ettirmeye çalışmalar, hatta tişört giydirmeler... Tabii ki koltuğuna... O dönemlerde modaydı. Bir test sürüşü sonrası dağıtılan, üzerinde otomobilin markasının yazılı olduğu tişört, itinayla sürücü koltuğuna geçirilmişti. Hem havalı olsun, hem de koltuğun döşemesi eskimesin, lekelenmesin diye... Peki sonuç? O tişört, koca bedenimin ve pantolon ceplerimdeki düğmelerin hışmına uzun süre dayanamayıp parçalandı. Döşemeyse, daha deneyimli ve dayanıklı çıktı.

Yazının Devamı

Kamyon direksiyonunda boy ölçüsü alınır!

7 Nisan 2013

Benim gibi siz de günün birinde otobüs veya kamyon kullanma hayali kuruyor, “Çocuk oyuncağı nasılsa!” diye içinizden geçiriyorsanız... Unutun gitsin!

“Boy ölçüsü”nün, TIR’ın yanında böyle duruşumla alakası yok!

Sizi bilemem ama bendeniz sadece otomobil tutkunu olduğumu söylersem yalanın kuyruklusu olur. Yollarda dolaşabilen her türlü araca karşı ilgim vardır çok şükür. Otomobil biraz ağır basar, hepsi bu... Zaten aile içinde benim tamirci olacağımdan tutun da minibüs muavinliği (ki benim zamanımda vardı) ya da otobüs şoförlüğü yapacağım konusunda bahisler açılmıştı. Tamam, gazeteci olacağıma ilişkin tahmin yoktu, dolayısıyla ikramiye ortada kaldı!
Aslına bakarsanız özellikle rahmetli babamın öngörüsü pek yakındı. Defterlerimin arkasına çeşitli “Anadol prototipleri”nin yanı sıra otobüs resimleri çizmişliğim de vardı. Hatta lisede platonik aşklar listemde “uzun süre bir numara” kalan İnci’nin babasının TIR işletmecisi olduğunu söyleyebilirim. Hem bir arkadaşımın babasının 1973 model Transit dolmuşunda muavinlik denemem de oldu. Ancak boyum uzun, aracın yüksekliği düşük olunca, yolcu indirip-bindirmede harcanan süre iki katına çıkıyordu. Yolcular beni bekliyordu

Yazının Devamı

Teknolojiyi alt etmenin dayanılmaz hafifliği!

24 Mart 2013

Aslında bu bir “zafer” yazısı değil. Sadece sürücülerin, onlarca yıllık çalışmalar sonrası geliştirdikleri teknolojik sistemlere hâlâ neden direnç gösterdiğimizin bir analizi... Hadi ağır oldu, “gözlem” diyelim...

Benim gibi bazı alışkanlıklarına fanatik düzeyde bağlı olan biriyseniz, alışkanlıklarınızın alanına giren konularda değişimleri öyle bir reddedersiniz ki muhalefet lafı, bu direnişinizi tanımlamakta güdük kalıverir.
Bu kadar da iddialıyım!
Belki de rahmetli dedeme çekmiş olabilirim bu konuda. Hiç unutmuyorum; bizim sevgili “Süt Oğlan” Anadol’a takılan biraz büyük çaplı egzost, bir hafta içinde şiddetle tekrar eski boyutlarıyla değiştirilmişti. Anadol’un siyah “vinleks” olan tavanının çatlakları dolayısıyla söktürülüp gövde rengi olan beyaza boyanması için evde neredeyse üç gün
üç gece süren “açık oturum” havası yaratmıştı. Amcamın taktırdığı radyo teyp ise asla dedem tarafından büyük bir istekle kullanılmadı.
Bendenizin emektar otomobili de sanırım benzer bir “direniş” nedeniyle
15 yıldır himayem altında durmakta. Manuel vitese karşı olan tutuculuğum ise farklı teknolojiler kullanan değişik otomatik viteslerle neredeyse kavga etmeme sebep oluyor hâlâ ama

Yazının Devamı

Otomobil dünyasına lastik izlerini bıraktılar!

17 Mart 2013

Hepsinin muhteşem olması gerekmiyor. Çok güçlü ya da gösterişli olmaları da. Küçük bir liste yaptım ve otomobil dünyasına sadece lastik izlerini bırakmakla kalmayıp pek çok katkı sağlamış otomobilleri yazdım...

Bugatti Veyron (solda) Volkswagen Beetle (sağda)

Kimi zaman yenilen bir kazık, kimi zaman da yaşanan bir kayıp beynimizdeki idrak yolları iltihabını açıverir birden. Yoldan geçerken gördüğümüz ve bize göre muhteşem gelen bir manzara, bir sohbette öylesine söylenen sözler ya da anlatılan anılar, bir başka ufka doğru yöneltir bizi, hayallerimizi değiştirir.
Giriş yapayım derken, ne kadar da kitap cümleleriyle yazdım değil mi? Üstelik bir pazar gününde... Olacak iş değil! Ben bile kendimi ayıpladım şimdi. Ama konuyu başka yerlere, başka deneyimlere, esin kaynaklarına bağlayacağım... Çünkü asıl amacım bu. Henüz psikoloji ya da sosyoloji yazmaya başlamadım çünkü. Beni aşar!
Ama şunu bilin ki, girişte yazdığım şeylerin benzerleri, sadece kişisel dünyamızda değil, örneğin otomotiv dünyasında da olup bitebiliyor. Ortaya bir model çıkıyor ve otomobil dünyasının kurallarını altını üstüne getiriveriyor. Bir model çıkıyor, kavramları veya tercihleri kökünden

Yazının Devamı

Kadınlar otomobilden çok şey bekler

10 Mart 2013

Araştırmalar, kadın sürücülerin beklentilerini karşılayan otomobillerin, erkek sürücülerin beklentilerinin bile çok üzerinde olacağını ortaya koyuyor...

Volvo’nun kadınlar tarafından geliştirilen YCC konsept otomobili...

Gazeteciliğimi, sürücülüğümü filan bir kenara bırakırsak, otomobil tutkunu bir erkeğim sonuçta. Dolayısıyla böyle bir yazıyı kaleme almış olmam bile, aslında benim açımdan büyük risk, bunun da farkındayım. Neden mi? Gayet basit. Ne zaman kadınlara yönelik bir haber ya da yazı yazsam, karşılığında mutlaka “Bizi hiiiiiç anlamamışsızın Levent Bey!” diye başlayan, kimi zaman “Bunu size yakıştıramadım maalesef!” diye bitebilen cümlelerle ödüllendirildim... Ama bu, Kadınlar Günü’nün kutlandığı bir haftanın sonunda, şuncacık yazıyı yazmamın önüne geçmedi tabii.
2004 yılında, yine bu yazıyı yazarken bulunduğum Cenevre’deki otomobil fuarında Volvo’nun sergilediği ve tamamen kadınlardan oluşan bir takımın tasarlayıp geliştirdiği “YCC-Your Concept Car”
(size saçma gelebilir ama Sizin Konsept Otomobiliniz diye bir çevirisi var),
o dönemde bir hayli ses getirmişti. Ancak 2002 yılında bu projeye onay veren de bir erkekti tabii. Volvo’nun o dönemdeki CEO’su

Yazının Devamı

Kokusuna da kurban olduğum!

3 Mart 2013

Farklı marka ve modellerin kendisine has kokusu olduğunu hepiniz kabul edersiniz sanırım. Kokular nereden geliyor, ya da markalara göre nasıl farklılaşıyor dersiniz?Bu yüzden biraz “kokulu” bir yazı hazırladım size...

Şu satırları size yazarken havanın durumu pek parlak değildi. Yağmurlu, serin ve puslu bir havada oturdum klavyemin başına. Meteoroloji tahminleri, şu satırları okuduğunuz günde İstanbul, İzmir ve Bursa’nın yağmurlu, Ankara’nın çok bulutlu, sadece Antalya’nın güneşli olacağını söylüyor. Yani üşenmeyip sizin için araştırdım.

Tıpkı insanlar gibi...
Peki bunu niye yaptım? Belki deniz kenarına ya da çayıra çimene gidersiniz de, ortamın kokusunu ciğerlerinize doldurur, kendinizi mutlu hisseder, gözünüzü kapatır hayaller kurarsınız diye araştırdım. Tamam, evdeyseniz belki de sevdiğiniz bir yemeğin kokusuyla anılarınızı canlandırır, yahut acıktığınızı anlarsınız. Ne diyeyim, insan evdeyken etrafta başka nelerin kokusunu alır da duygu seline kapılır bilemedim şimdi.
“Kokular, duygularımızın yüzde 75’ini oluşturuyormuş” ya, onun için dediydim! Düşünsenize, şayet otomobil sahibiyseniz, aracın içine oturur oturmaz kokusunu şöyle bir içinize çekip “Ahanda bu

Yazının Devamı