Özellikle MHP’li dostlardan e-posta mesajları geliyor. Ateş püskürüyorlar. Son derece sinirliler.
Kemal Derviş’i Türkiye’yi IMF’ye satan insan olarak niteliyorlar.
IMF’yi de, batı emperyalizminin bir maşası olarak Türkiye’ye diz çökertmek, manda yönetimi kurmak isteyen "şeytan örgüt" olarak görüyorlar.
MHP, milliyetçiliği bayraklaştırmış bir partidir. Bütün söylemleri milliyetçilik üstüne inşa edilir. Türkiye’nin üstüne toz kondurmamayı, bir parti politikası yapmışlardır.
MHP’liler, Türkiye’nin IMF ile ilişkilerini de aynı pencereden izliyorlar. Fondan gelen uyarı veya koşulları, tartışmaları, milliyetçilik perspektifinden bakıp değerlendiriyorlar. Bundan dolayı da, hem Kemal Derviş’ten, hem de IMF’den nefret ediyorlar.
Ancak, bence yanlış şeytanı taşlıyorlar.
IMF, Türkiye’den birşey istemiyor.
Türkiye IMF’den destek istiyor.
Karşılığında da, alacağı parayı nasıl harcayacağını, ekonomisini düzeltebilmek için hangi önlemleri alacağını bildirdi. Şimdi, IMF’nin Türkiye’den beklediği, verdiği sözlerde durması.
Bu kadar basit...
Gelelim işin perde arkasına.
Son anlaşmazlık, haftalardır ardı ardına gelen çekişmelerin bir birikimi. Özellikle de koalisyonun MHP kanadı ile Kemal Derviş arasındaki mücadelenin tortusu.
MHP, IMF’ye verilen sözlere rağmen, alınacak kararları tekrar pazarlığa açtı.
Memur maaşları, buğday fiyatı ve Telekom düzenlemeleri sürekli bir kriz kaynağı oldu.
Washington’un sertliği de bunlardan kaynaklanıyor.
Bush yönetimi, sırf Türkiye’yi destekleyebilmek için politikasını değiştirmiş ve IMF’nin esnek davranmasına göz yummuş, bundan dolayı da eleştirilere uğramıştı.
Şimdi bu programın başarısızlığı, sadece Türkiye’yi değil, IMF’yi ve Bush yönetimini de çok güç duruma sokacak.
Washington, işte bundan dolayı Ankara’ya karşı sert bir tutum takındı. Siyasi oyunlarla politik rant elde etmek istendiğini görünce musluğu kapattı. Bundan böyle de bu tip yaklaşımlara göz yummayacağını gösterdi.
Bunun kaçarı yok.
Paçamızı kaptırdık ve kurtuluş yok. Hele şimdi oyun oynadıkça daha da fazla batıyoruz.
Bu manzara karşısında kimlere kızmamız gerekiyor?
Batı ülkelerinin kapısını çalıp "Bizi iflastan kurtarın" diyenlere kızmayacak mıyız?
Türkiye’yi iflas ettirenlerden hesap sormayacak mıyız?
Bütçeyi har vurup harman savuranlara birşey demeyecek miyiz?
Ben MHP’li dostların farklı düşündüklerine inanmıyorum.
Milliyetçilik ülkeyi bu duruma sokmak mıdır?
Milliyetçilik, borç dilendikten sonra, verdiğin sözleri unutmak mıdır?
Tem tersine, gerçek milliyetçiler, ülkenin onurunu kurtarmak adına IMF veya Derviş’e kızmak yerine, Türkiye’yi bu duruma sokanlardan hesap soranlardır.
Meral Akşener’in, Fazilet’in yenilikçiler kanadına katılması ilginç bir gelişmedir.
Akşener, laik sisteme inanmış bir isimdir. Refahyol’daki tutumu ve sonrasındaki yaklaşımı da, laiklik ve demokrasi konusundaki tutarlığını göstermiştir.
Bu katılma, Akşener kadar yenilikçiler açısından da önemlidir. Bu şekilde Fazilet’in bir devamı değil, merkez bir parti olmak istediklerini ortaya koymuşlardır.
Nasıl kurtulacakları merak edilen "din" unsurunu bu transferle gerilere atmışlardır.
Fazilet’in mirasını Kutan ve arkadaşlarına bırakıp, yenilikçi Faziletliler’le bir başka denize doğru açılmak istediklerini ilk defa somut şekilde gösterdiler.