Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Hafta sonu iki ilginç yazı gözüme çarptı İngiliz basınında. Biri 35 yaş civarı yalnız yaşayan kadınlarla ilgiliydi. Bu yaş bir kadın için çoktan çoluk çocuğa karışma yaşı diye bellenmiş bir yaş. Türkiye’de 20’lerine gelip evlenmeyen ve çocuk yapmayan kadın neredeyse anormal kabul ediliyor. Ama İngiltere’de de durum çok benzer aslında. Halbuki günümüzde hem maddi şartlar hem yaşam tarzımız evlenip çocuk yapmayı ötelemeye neden oluyor. Bir sürü insan da zaten erkenden “single” olmayı ve kalmayı tercih ediyor.

Haberin Devamı

İkinci yazı bir röportajdı. George Clooney ile Jonathan Dean tarafından yapılan bu röportajda Clooney ile 60 yaşında olmaya dair konuşulmuş.

Clooney 35’lerinde üne kavuşmuş bir oyuncu. Bunun avantajlarını yaşadığını anlatıyor: "33 değil 23 yaşında para ve şöhrete sahip olsaydım şu an muhtemelen bir yerlerde crack yapıyor olurdum" demiş. 60 yaşındaki Clooney dede değil. Dört yaşındaki ikizlerini büyüten bir baba. Clooney Kentucky’li bir çiftçinin oğlu, okumayı 12 yaşında sökmüş. 5 yaşındaki çocuklarının okuma yazma bilmesiyle gurur duyuyor. Başarıya hiç güvenmiyor ve gelip geçici olduğunu düşünüyor. “Bir iki evim var. İşler kötü giderse, en kötü, birini satar, çocuklarımı büyütürüm diyorum.” Eskiden Hollywood yıldızlarından böyle şeyler pek duyamazdık. 60 yaşında sağlıklı olduğu için çok mutlu Clooney: "Ama 20 yıl sonra 80 olacağım. Bu ciddi bir yaş. Bu 20 yılı hayatımın en güzel yılları olarak yaşamam ve kutlamam lazım. Küçük çocuklarım var, onların büyüdüğünü görmek istiyorum.”

Ben çocukken 50 yaşında birine "Bir ayağı çukurda" diye bakılırdı. 20’lerde "abi", 30’larda amca olurdunuz. 50’de dedeleşilirdi. 60’tan sonrasıyla hiç ilgilenmedim.

30 yaşında askerliğimi yaparken çavuş benimle "Amca" diye dalga geçiyordu. Bugün 51 yaşındayım, çoğunlukla yaşıtlarım ya da daha genç olanlar tarafından "abi"leniyorum. Burada Londra’da "mate", "man", "bro", bazen de "sir"leniyorum.

Bugünün dünyasında insanlar ileri yaşlara vardıkça kafaca eskisi gibi yaşlanmıyorlar. Yaşlanamıyorlar. Çünkü başka türlü bir zamansal çizgide yaşıyoruz. Fiziksel bir saptama değil zihinsel bir saptama bu. 50 yaşında biri fiziksel olarak yaşını gösterse de kafa yapısı olarak bundan 4050 sene önceki 50 yaşındakiler gibi değil. Ergenlik ile genç yetişkinlik arasında büyümeyi çok fazla beceremeyenlerin hüküm sürdüğü bir dünyadayız. “İçimizdeki çocuk” geyiği anlaşılan o ki gerçek olmuş.

Haberin Devamı

İyi de nasıl olmuş? Bir açıklamam var: Günümüzün dünyası yaşlanmaya müsaade etmiyor. 60 yaşına geliyorsunuz ve Clooney bile olsanız hayatta kalmak için çalışmanız, yola devam etmeniz lazım. Hayat size Hollywood starı dahi olsanız “En kötü, evi satar, çocukları okuturuz” dedirtiyor. Bugün eskiden standart olan evlenip aile kurmak, bir ev ve iş sahibi olmak aşırı zor. 40’larına kadar durmadan iyi bir işte çalışan biri dahi dünyanın neresinde olursa bunlara sahip olamayabiliyor ya da ancak çok geç yaşlarda maddi imkânlara sahip olabiliyor.

Türkiye’de devamlı "Gençler nankör, kıymet bilmiyor" diyen birtakım tuzu kuru yaşlılarla gençlerin sürtüşmesini izliyoruz. Bundan 30 yıl önceki dünyayla bugünkü aynı değil ki. Standart şeylere sahip olmak hep daha zor ve daha uzun sürüyor. Bugünün 30’lu yaşlardaki Y kuşağının ev sahibi olma oranı anne babalarına göre çok aşağılarda. Z kuşağının işi daha da zor olacak. Durum böyleyken, 50’li, 60’lı yaşlarda daha hayata yeni başlıyor gibi görünen insanlar bizi şaşırtmamalı.