Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Geçen hafta Suriye ve tezkereydi gündem. Biz savaşalım mı savaşmayalım mı diye tartışırken farklı bir gündem de alttan alttan akıp gidiyor, festival ve konserleri etkileyecek yeni yasaklar geliyor

Alternatif gündem

Üniversitede alkol kullanımı ve satışı YÖK’ün hazırladığı genelgeyle yasaklandı. Yazın One Love Festival’ın yapıldığı Bilgi Üniversitesi kampüsündeki Santralistanbul’da son anda alkol satışı yasaklanmış, yetişkin insanlar para ödedikleri yasal bir etkinlikte mağdur olmuşlardı hatırlarsanız. Nedeni de Başbakan’ın bizzat okul yönetimini arayıp “Orada içki içirmeyin” demesiydi. Bu rica üzerine ruhsatı olan mekanlar vazgeçmişti satıştan.
Şimdi bu “Telefonla ileri demokrasi” durumu genelge oldu. YÖK bütün üniversitelere bu genelgeyi yollayarak Anayasa’nın gençliğin korunmasıyla ilgili 58’inci maddesini gerekçe göstererek üniversite sınırları içinde alkollü içki satışı ve kullanımını yasakladı.
YÖK’ten yapılan açıklamada bu kararın şikayetler üzerine alındığı belirtilmiş. Kim, kaç kişi, nerede, ne zaman gibi detaylar tabii ki yok.
En azından bir kişinin şikayet ettiğini biliyoruz.
O kişi “Öğrenci alkolü alıp kafayı mı bulacak, yoksa ilmi alıp kendini mi bulacak?” demişti. Yetti.
Sanki derslerde kese kağıdından bira içiliyor, arka sıralarda mezeyle rakı sofrası kuruluyor ya da üniversite kampüslerindeki sosyal tesislerde alkol satışı ve kullanımını yasak olmasın diyenler bunu istiyor, savunuyormuş gibi.
Bizde gri yok. Ya siyah ya beyaz. Ya hep ya hiç. Sonuçta kazanan hep hiç oluyor.
Bu kararla medeni bir üniversite ortamı hayalinden bir adım daha uzaklaşıldı.
Hayır, alkollü içki içilemediğinden falan değil.
Özgürlükler yerine yasakların yüceltildiği anlayış hakim kılındığından.
Üniversite hür iradeli yetişkinlerin eğitim ve bilim kurumu olmak yerine, yaşı büyük çocukların gittiği liseler haline geldiğinden...
Alkolle ilgili bir diğer yasak da şu ara gündemde. Alkollü içecek markalarının desteklediği etkinliklerde 24 yaşın altındakilere katılım yasağı yeniden uygulamaya konmak isteniyor. Bu uygulama geçen yıllarda gündeme gelmiş ancak farklı kesimlerden gelen tepkiler ve itirazlar dikkate alınarak geri çekilmişti.
24 yaşın altındakilerin bu tür etkinliklere giremeyecek olması üzücü olur. Alkollü içecek firmalarının müzik ve benzeri sosyal etkinliklerin en önemli sponsorları arasında olduğunu düşünürsek bu durum sosyal yaşama da ciddi darbe vurabilir.
Etkinlikler azalır, yapılan etkinliklere genç yetişkinler giremez. Yani bu etkinliklerden faydalanabilecek asıl kitle mahrum bırakılmış olur.
Yasalarımız 18 yaşındaki bireyi yetişkin kabul ederken 24 nereden çıktı diyeceksiniz. Hatırlatalım, Dünya Sağlık Teşkilatı’nın kabul ettiği bir standart bu. 24 yaşın altındakiler gençler tanımına alınıyor. Hükümet de bu tanımı benimsiyor. Yabancı ülkelerdeki etkinliklerde böyle bir sınırlama var mı? Yok. Ama fark etmiyor. Dedik ya. Ya siyah ya beyaz. Bizde genel mantık bu.
Şimdiden bu sebepten iptal edilen ya da sponsorsuz kalan etkinlikler olacağını biliyorum. Umarım bu konu makul bir şekilde sosyal hayat darbe almadan halledilir.
Kimse mağdur olmaz.
“Sen alkolü mü savunuyorsun?” suçlamasını cepte hazır tutanlara yanıtım net: Hayır. Ben özgürlükleri, sosyal ve kültürel etkinliklerin devamını savunuyorum. Onlar olmadan bir yanımızın eksik kalacağını düşünüyorum. Hepsi bu.

Haberin Devamı

Cem Adrian ve klibi

Haberin Devamı

Cem Adrian “Yalnızlık” adındaki yeni şarkısına klip çekmiş. Klipte bir travesti, genç bir çocuk, Cem Adrian, bir de hayli mutsuz olduğu belli bir ev kadını var. Hepsi yalnızlar... Çocuğun mastürbasyon yaptığının ima edildiği bir sahne var. İma edilen diyorum zira açık açık görülen bir şey yok. Hemen klasik geyik başlamış, anında “twitter sallanmış”, bir kısım insan “yasaklansın” diye başlamış yaygaraya.

Biz artık karşımıza çıkan her şeye bu gözle bakıyoruz. Yasaklansın mı, yasaklanmasın mı?
Yahu bunun dışında bir fikir yok mu? Soru yok mu? Bir şeye bakınca sadece bunu mu görür insan? Güzel olmuş mu, olmamış mı? Şarkı iyi mi, değil mi? Bunlardan bahseden yok.
Yapan istemiş, beğenmiş yapmış. Göstermek isteyen kanal da isterse gösterir. İsteyen izler, istemeyen izlemez. Gerisinden kime ne?

Haberin Devamı

Bilet karaborsası gelişiyor

Bu bir “İyi şeyler de oluyor” haberi değil. Yanlış anlamayın. Geçenlerde konserlerdeki bilet karaborsasından bahsetmiş, hesapsız davetiye dağıtımının karaborsacılara yaradığını anlatmıştım. Bizzat tanık olduğum bir olaydı. Karaborsacı üzerinde 0 lira yazan bileti yani davetiyeyi satmaya çalışıyordu.
Duyduklarım fazlası olduğunu söylüyor. Maçları ve konserleri kapsayan bir karaborsa çetesinin giderek daha az çekinceyle hareket ettiğine dair bilgiler geliyor kulağıma. Bütün karaborsacıların aynı yere bağlı olduğu bir örgütlenme varsa, bu durum bir kısım fakir fukaranın ekmek parası peşinde el altından bilet satmasına değil, daha ciddi bir duruma işaret eder. Satılan bilet ve dağıtılan davetiye toplamının dört bin olduğu bir festivalde içeride altı bin kişi bulunuyorsa, orada örgütlü bir iş var demektir.
Anlaşılan o ki korsan film ve müzikte artık para olmadığını anlayan kesim korsan bilete yönelmiş.
Peki ülkedeki biletlerin büyük kısmını satan Biletix’in bundan haberi yok mu? Benim kulağıma gelenler onların kulağına gitmiyor mu acaba?
Bu konudaki yorum ve gözlemleri nedir merak ediyorum doğrusu. Neticede taklit edilen, sahtesi basılan biletler onların biletleri, üzerlerinde onların logosu bulunuyor bu biletlerin.
Merak ettiğim bir diğer konu da emniyet güçlerinin bu konuda ne tür bir takip ve çalışma içinde olduğu...

Böyle şeyler Türkiye’den başka yerde olmaz

* Sokağa tüküren birini uyarınca terbiyesizlik yapmış gibi tavır yemek. Tükürenin her zaman uyarandan haklı olması.
* Camdan yere tükürme ya da kapıyı açıp yere tükürme, kapıyı kapatıp aynen devam etme. Bu hareketin patenti taksicilerimize ait. Araba hareket halindeyken ve müşteri varken yapanları da var değerli taksicilerimizin.
* Avuç içi geriye bakar şekilde camdan sarkan kol. Gerektiğinde hafifçe kalkarak “bir dakika” işareti yapar (bkz. Türkiş sinyalizasyon teknikleri).
* Herhangi bir kuyrukta bekleyen kişinin arkasında değil yanında durmak. “Türkiye kuyruğu” geriye doğru değil dallanan bir ağaç gibi her yana uzar.
* Restoranlarda yemeklerden sonra kürdanla diş karıştırma. Eli ağıza siper yaparak ama. Kibarız...
* Çekirdek çıtlama ve kabuklarını sokağa atma. Dünyanın başka yerinde bu kadar kabuklu yemiş seven millet yok.
* Kimsenin asla haksız olmaması. Kimsenin asla yanlış yapmaması. 72 milyonuz, hepimiz haklıyız, hepimiz doğruyuz. Ve hepimiz tek tek haklı ve doğru olduğumuzdan genelde kabahat hep yabancılarda, dışarıda, dış mihraklarda...

İTİRAF EDİYORUM

* Pazar sabahı kahvaltısında Lalo Schifrin’in “Insansatez” albümünü, üzerine Rufus Wainwright’ın “Out of the Game”ini, kahveyle de M. Ward’un “A Wasteland Companion”ını koydum mu, benden iyisi yok. Evet kahvaltı hafif uzun sürüyor. Gazeteli mazeteli...
* Heykel yapmayı bilmiyoruz. Kadıköy’deki Alex heykeli de önceden yapılan Lefter heykeli de felaket. Daha doğrusu gerçek anlamda korkunçlar. Madem heykel dikiyoruz bari özen göstersek şu işe.
* Bazı insanlar alternatif bir insan hikayesi anlatmak için neden o hikayenin bir yerine illa bir travesti koymak gerektiğini düşünüyor anlamıyorum.

Liste

İçinde cover’lar olan 5 albüm

Bizim sanatçıların Orhan Gencebay cover’larını çok başarılı bulmadığımı yazdım dün. Şu albümler belki ne demek istediğimi anlatır.
* “A Tribute to Caetano Veloso” (Brezilyalı saykodelik rock üstadının şarkılarını yeni nesil müzisyenler cover’lıyor.)
* “Nouvelle Vague” - “Nouvelle Vague” (Grup baştan sona pek çok sevilen şarkıyı cover’lıyor.)
* For The Masses” (Depeche Mode’a yapılmış belki de en iyi cover’lar...)
* “I’m Not There” (Bob Dylan belgeselinin soundtrack albümünde indie alternatif tarzda müzisyenler Dylan şarkıları yorumlamıştı.)
* “Just Tell Me That You Want Me” (Fleetwood Mac şarkıları cover’lanıyor. Cover’layanlar arasında Tame Impala, The Kills, Best Coast ve MGMT de var.)

PAZAR ALBÜMÜ

“Until the Quiet Comes” Flying Lotus

Hip hop deyince aklınıza ne geliyor bilmiyorum. Muhtemelen ilk klişe altın dişli, beyaz, çirkin ve çok pahalı spor ayakkabılar, aynı çirkinlikte eşofmanlar giyen bir sürü dövmeli, kolyeli, mücevherli adam ve etraflarına dans eden (eşofman giymeyen) giyim kuşamda son derece ekonomik davrandıkları belli olan kadınlar.
Ancak hip hop sadece bu değil. Hip hop’ın hayli sanatsal olabileceğini DJ Shadow dinleyerek öğrenmiştim. The Roots dinleyerek caz ve funk’la birleştiğinde ne kadar etkileyici olabildiğini gördüm. Flying Lotus’un yeni albümü “Until The Quiet Comes”ı dinleyerek ne kadar şık ve klas olabildiğini görüyorum.
Amerikalı müzik adamı ve prodüktör Steven Ellison, Flying Lotus adı altında estetik açıdan şahane bir hip hop albümü yapmış. Caz, ambient, house, hip hop hepsi bir arada erimiş. Erykah Badu, Thom Yorke, Niki Randa, Laura Darlington gibi vokallerden de yararlanıyor aynı zamanda. Çok başka, çok ustaca, çok şık. Muhakkak dinleyin.