Modern toplumdaki canavarlar, antik metinlerde bahsedilen canavarlardan daha vicdansız. Geçen hafta dördüyle savaştım. Sizin de başınıza gelebilir
Leviathan, Eski Ahit’te bahsedilen deniz canavarı. Modern dünyadaki anlamı daha çok Thomas Hobbes’un 1651’de yayımlanan aynı isimli kitabı
Sokakta müzik ve iki keşif
Madrid Belediyesi bir karar aldı. Sokak müzisyenleri sınava tabi tutulacak. Kendilerine lisans verilenler çalışabilecek, diğerleri sokakları terk etmek zorunda. Tatsız... Bizde de benzeri yapılmak istendi ama tepkilerden ötürü vazgeçildi. Nedenini anlayabiliyorum.
Madrid’e geçen yıl gittim. Durum şuydu: Bir parkta iki dakika konuşamıyorsunuz, kitap okuyamıyorsunuz, kafanızı dinleyemiyorsunuz. Biri yanınıza gelip trompet, saksofon ya da keman çalmaya başlıyor. Sonra da para istiyor. Tamam güzel. Verdiniz. Üç dakika sonra bir başkası. Verdiniz, Üç dakika sonra bir başkası daha. Psikolojik baskı altında park keyfi... Belçika’ya gittim. Aynı. İtalya. Aynı.
Peki ya İstanbul farklı mı? Mesela Asmalımescit’te iki laf etmek mümkün değil. Darbuka, klarnet, keman başınıza dikiliyor. İstemiyoruz dedikçe daha fazla çalıyorlar. Sonra para istiyorlar.
Sokakta müzik büyük şehirlerin sokaklarında artık taciz ve dilencilik anlamına gelir oldu. Bunun haysiyetini ve raconunu bilen
baba müzisyenler kalmadı.
Siya Siyabend gibi yeni nesil harbi ekipler yok mu diye merak ederken iki ekip keşfettim.
Biri Uninvited Jazz Band.
New Orleans, swing, jazz çalıyorlar. Banço, gitar, trompet, bass. Beyoğlu’nda şöyle bir yürüyün karşınıza çıkabilir.
Diğer ekip iki kişi. Uğur ve Rüya. Gitar çalıp şarkı söylüyorlar. Onlar da New Orleans havalarında. Kadıköy’de dolanırken rastlayabilirsiniz kendilerine.
PAZAR ALBÜMÜ
“6 Feet Beneath the Moon” / King Krule
2013’te dinlediğim en acayip albüm. Karşımızda 19 yaşında biri var. Bir de boynuna asılı gitar. 2011’de yayımladığı EP’yi saymazsak bu ilk albümü. Punk, caz, garaj rock, hip hop, funk’tan esinlendiği anlaşılıyor. Garip. Hiçbir şeye benzemiyor ama her şeye benziyor. Acid jazz yıllarından punk’a her şarkı değişik telden. King Krule yani Archy Marshall İngiltere’nin dünya müziği üzerindeki etkisinin kanıtı gibi. İleride ne olur bilemem ama karşımızda kafası çok değişik çalışan bir dâhi çocuk var. 1994 doğumlu Marshall’ın müziğindeki bilgelik pek görmeye alışık olmadığımız türden. Yağmur altında ıslanıp ağlayarak şarkı söyleyenlerin memleketinde normal ama o kadar şaşkınlık.
Jamie Oliver’ın fakir edebiyatı!
Meşhur şef Jamie Oliver’ın yeni ilgi alanı fakirlere düşük bütçeyle sağlıklı yemek yapmayı öğretmek. “Fakirler sağlıksız hazır cipsleri yiyor. Halbuki daha iyi beslenebilirler aynı paraya” diyor. 13 milyon fakir bulunan İngiltere’de bu sözlere itiraz var. Fakirlerin psikolojisini bilmeyenler onların beslenme alışkanlıklarını da anlayamaz deniyor. “Oliver insanları
cips yiyecekleri yerde aynı bütçeyle daha sağlıklı yemek hazırlamamakla ve tembel olmakla suçluyor, ancak kendisi fakirliğin ne olduğunu bilmez, fakirin psikolojisini anlamaz” deniyor.
Oliver’ın niyeti iyi belki ama hali vakti yerinde, neşeli genç yetişkin tavırlarıyla fakirlik hakkında ileri geri konuşması
belli ki fakirlerin sinirine dokunmuş.
Düşündüm. Bizde de her gün fakir fukaradan bahsedenler maaşallah aslında
en zenginler. Peki bizde neden itiraz yok?