Müslüm Gürses, Sting’den iki yaş genç. Sting sahnede zıp zıp, yoga ve spor yapıyor, yeme içmesine, yaşantısına dikkat ediyor, Müslüm Baba doktorunun deyimiyle “bedenini hor kullanmanın” sonuçlarını yaşıyor. Neden?
Müslüm Gürses kalp ameliyatı geçirdi, böbrekleri ve karaciğeri sorunlu, yoğun bakımdaydı yeni çıktı, sahnelere döner mi belli değil. İnşallah yakın zamanda.
Ferdi Tayfur kısmi yüz felci atlattı, doktorları bir yıl sahne yasağı getirdi.
O da beklemede.
Sporla ilgisi en fazla olan, kendine bakmasıyla tanınan Orhan Gencebay dahi iki kez kalp ameliyatı oldu.
Buna karşılık hepsinden büyük, belki zamanında vücudunu hepsinden hor kullanmış Mick Jagger (Müslüm Baba 53’lü, Jagger 43’lü) hâlâ sapasağlam. Keith Richards keza. Ne badireler atlattı, neler geçirdi, hâlâ sırım gibi ve ayakta. Hakkında “Marlboro Lights neden Avrupa’da sarı, Amerika’da beyaz filtreli biliyor musunuz? Keith Richards hangi kıtada olduğunu anlasın diye” şeklinde espri yapılan biri bu.
Aerosmith’in solisti Steven Tyler, Müslüm Baba’dan beş yaş büyük. Kitabında bugüne kadar kokaine 20 küsur milyon dolar harcadığını yazmıştı. Bugün gayet fit, sörf yapıyor.
Haziranda İstanbul’a gelecek Roger Waters’a bakın. 69 yaşında ama delikanlı gibi.
Robert Plant mesela, Led Zeppelin’in solisti. Yakından görün kesinlikle, 65 yaşında olduğuna inanamazsınız. Yoga yapıyor, beslenmesine dikkat ediyor.
David Coverdale İstanbul’a geldiğinde basınla çıkılan tekne gezisine gelmemişti. Gruptaki elemanlar otelde yoga yaptığını söylediler. Gelmediği için resmen sevinmişlerdi çünkü rahat rahat bira içebileceklerdi. Arada göbek kontrolü yapıyormuş Coverdale, birayı azaltın demiş gruba.
1947 doğumlu Iggy Pop’a ne demeli? Dergilere çıplak poz verebiliyor.
Ozzy Osbourne 1948 doğumlu. Öldü öldü dirildi, rehabilitasyonlar, alkol bırakma programları.
Bugün sabahları koşan, spor yapan biri ve yaşıtlarına göre gayet sağlıklı.
Leonard Cohen 1934 doğumlu. Müslüm Baba’dan 20 yaş büyük. Halen dünya turnesinde, sahneye koşarak çıkıyor.
Bu insanlar hayatları boyunca özellikle de gençliklerinde türlü işlere girdi, alkol, uyuşturucu ve muhtelif alışkanlıklara sahip oldular. Peki şimdi nasıl bu kadar sağlıklı ve fit olabiliyorlar?
Neticede ne yaparsanız yapın kader kısmet elbette, biliyorum. Ama ben bu yaşlı ama fit “rock’n roll” tayfasında “rock’n roll”dan ziyade başka bir şey görüyorum. Batı tipi profesyonellik.
“Ben sağlıklı olmazsam işimi nasıl yapabilirim ki?” demişti Sting iki gün önce “Nasıl bu kadar fit olabiliyorsunuz?” diye sorduğumda.
Sağlıklı olanlara kocaman bir maaşallah, sorun yaşayanlara acil şifalar...
Büyükşehir Belediyesi’ne sormak isterim: “Siz çoluk çocuğunuzu alıp buraya pikniğe gelir misiniz?”
“Yerimden” yönetim!
Hafta sonu sabahları erken kalkar örtüleri, gazeteleri alır sahile gider, çimlere yayılır, çay-kahve, simit, poğaça eşliğinde muhabbete dalardık. Mahallenin kedisi, köpeği beslenir, yelkenlilerin süzülmeleri izlenir, martılar, kargalar, yunuslar gözlenir. Müzik dinlenir, arada ağacın altında kestirilir, tanıdık eş-dost geçer, gelen muhabbete katılır, Kadıköy’den yürüyen vatandaş, soluklanır, şehrin göbeğinde sahil kasabası atmosferi yaşanırdı.
Geçenlerde bir akşamüstü indim Moda sahiline. İş makinaları, betonlar, taş yığınları, allak bullak ortalık. Belediye yeşil alan düzenlemesi yapıyormuş. Acaba nasıl olacak? Bilen yok. Mahallelinin haberi var mı? Yok. İleri doğru yürüdüm, yeşil alan düzenlemesinin tamamlanan kısmına baktım (resimdeki alan). Yeşil kalmamış. Beton atılmış, ortaya bir göbek, içine çiçek ekilmiş. Her taraf salıncak, kaydırak, birtakım spor aletleri ve beton.
Artık sahile inmek haram. Ya o aletlerde kendi kendimize gacır gucur bir yerlerimizi sakatlayacağız, ya kaydıraktan kayacağız ya da banklara oturacağız. Bizden beklenen bu. Diğer seçenekler elimizden alındı. Şimdi okuyun:
“Kamu yönetiminin güç ve yetkilerinin merkezde toplanması yerine olabildiğince fazla yetki, görev ve fonksiyonların yerel yönetimlere devredildiği ve birçok devlet fonksiyonlarının yerinden yönetim esasına göre gerçekleşebileceği bir devlet anlayışına süratle geçilecektir.”
Kim demiş? Ak Parti. Nerede demiş? Programında (Bölüm 4.1, Kamu Yönetimi Anlayışımız). Peki mahalleliye bilgi dahi vermeden piknik yaptığımız yere beton döken kim? Ak Parti yönetimindeki Büyükşehir Belediyesi, Kadıköy değil.
Ak Parti vadettiğinin tersini yapıyor. Yerinden yönetim “Ben yerimden yönetiyorum işte” olmuş. Çamlıca’ya camii de, Göztepe’ye camii de, Taksim’e kışla da, Haydarpaşa projesi de hep “yerimden yönetim”. Milletimize hayırlı olsun.
PAZAR ALBÜMÜ
“Tender New SIgns” Tamaryn
“Shoegaze” en sevdiğim İngilizce müzik terimlerinden biri. Müzik terimi değil aslında bir türü anlatmak için kullanılan bir tanım. Shoegaze, ayakkabılara bakan demek. Yani çalarken hareket etmeden başını öne eğip gitarına yere doğru bakanların yaptığı müzik. Tamaryn’e shoegaze denir mi? Bence denir. Bol synthe’li, flanger’lı, chorus’lu, yaygın, yankılanan, dağılan gitar tonları. “I’m Gone” ya da “The Garden”ı dinlemelisiniz. My Bloody Valentine’ın “Loveless” albümünü hatmettiklerini düşünüyorum.
Indie rock sevenler bir göz atmalı.
İTİRAF EDİYORUM
* Kadıköy’deki lahmacuncu Halil’i seviyorum çünkü 80’lerden beri aynı yerde, aynı binada, şubesi yok ve menüsünde elli çeşit bulunmuyor. Sadece lahmacun ve peynirli pide. O yüzden iyi zaten.
* Ne zaman bir çöp arabası görsem The Getaway’deki “çöp arabası” sahnesi aklıma geliyor. Hey gidi Steve McQueen, çöplerin içinde bile cool’sun...
* İktidara gelirsem tanımadığımız insanlara “canım” deme kotası haftada bire indirilecek, “aşkım” ve “aşkito” karneye bağlanacak.
* The Strokes ve The Black Keys’in popçu Ke$ha’nın son albümünde yer alacağını öğrendiğime şaşırdım. Ne alaka anlamadım. Hatta bayağı sinir oldum yahu...