Mehmet Tez

Mehmet Tez

mehmet.tez@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

İstanbul konserinde, Gezi olayları sırasında halka uygulanan şiddeti eleştirdiği için “yoldan çıkmakla” suçlanmıştı. Hafta içinde de Filistin’deki insan hakları ihlalleri sona erene kadar sanatçıları İsrail’i boykota çağırdı. Waters tutarlı, peki eleştirenler?

Roger Waters’ı yedirmeyiz


birilerine hoş görünmek için ona buna ayar verme huyu son zamanlarda gülünç olmaya başladı. Akşam gazetesinde Roger Waters İstanbul konseri sonrasında çıkan “Roger Waters’ı da yoldan çıkardılar” başlıklı yazı buna güzel bir örnekti. Waters orantısız şiddeti eleştirdi ve
Gezi olaylarında hayatını kaybedenleri andı diye niye yoldan çıkmış olsun ki? Söylediğinizi kulaklarınız duyuyor mu? Ölen bizim vatandaşımız. Bir “Allah rahmet eylesin” bile demediniz.
“Aslında o çok iyi ama çevresi kötü” formatı sanırım şu ara memleketi ele geçirmiş muhtelif tartışma/kavga dövüş ortamında her iki tarafın da kullanmayı pek sevdiği bir kalıp. Yazar, “Roger Waters iyi, çevresi kötü” demiş bir nevi ve büyüklerimizin Sean Penn’e çaktığı hafta o da bir ünlüye çakarak güzel bir “coverage” almış.
“...’mızı yedirmeyiz” kalıbının da hayli rağbet gördüğü ve memleketi yönetmede temel prensip kabul edildiği bu ortamda cümbüşe ben de katılayım: Roger Waters’ımızı yedirmeyiz arkadaş.
Eleştirdiğiniz adam önceki gün İsrail’in Filistin’e uyguladığı orantısız ve haksız şiddet politikası sona ermedikçe sanatçıların bu ülkeye konsere gitmemesi için boykot çağrısı yaptı. İsrail’de de eminim birileri şu anda “Roger Waters’ı yoldan çıkardılar” yazısı kaleme alıyordur. Ezeli düşmanların birbirine benzemesi hayatın en şahane ironilerinden herhalde...
İnsanın yanında olmak demek din, dil, ırk, siyasi görüş farkı gözetmemeyi gerektirir. Bazı insanlar diğerlerinden daha insan mantığı kimse hayır getirmedi bugüne kadar.
Bir de geç yanıt: Eyyy sevgili dostum Murat Beşer! Turneye çıkıp sahnede prodüksiyon yapıyor, bilet satıyor diye eleştirmişsin Waters’ı Cumhuriyet’teki yazında. Bilemiyorum ateş başında şarkı söylese daha mı samimi olacaktı? Sana göre müzikte muhalefet köhne barlar dışında bir yerlerde yapılamaz mı? Muhalif olan emeğinin karşılığını almamalı mı?

4Vokal ile tanışın
Türküler çok sesli olur mu? Olursa tatları kaçar mı?
Eski TRT zamanlarındaki denemelerin “resmiliğine” düşmeden geleneksel melodilerimiz, ezgilerimiz çok sesli hale getirilebilir mi?
Biliyorsunuz zamanında tek sesli müzik diye alaturkanın yasaklandığı bir dönem yaşandı. Belki o dönemin baskıcı anılarından, belki kulağımız alışmadığından halk melodilerine yapılan senfonik dokunuşlar, çok sesli denemeler hep uzaktan izlendi.
Bakalım halkımız türküleri bu halleriyle benimseyecek mi?
Halbuki türkülerin samimiyetini çok sesli düzenleyerek de devam ettirmenin bir yolu olabilir. Buna dair en yeni denemelerden biriyle geçenlerde tanıştım.
Geçmişten bu yana çok sesli vokallerin bulunduğu müzikal yapılara tabiri caizse “kafayı takmış” olan müzisyen ve yapımcı Haluk Polat, Boğaziçi Üniversitesi’nde temelleri atılan Ychorus’un ardınan bu defa 4Vokal isimli projeyi ortaya atmış. Polat aynı zamanda Melis Danişmend, Can Bonomo gibi yenilikçi işlerin bünyesinde yer aldığı We Play’in kurucusu ve sahibi ama müzisyen yanını hep korumuş biridir.
4Vokal’de iki kız iki erkek var. Ayda Tangüner, Ezgi Bektaş, Devrim Ünay ve Barış Bahçeci. Barış Bahçeci’yi Badem grubundan tanıyorsunuz. Devrim Ünay eskiden beri korolarda yer almış bir ses, akademisyen. Ayda Tangüner ve Ezgi Bektaş ile bir araya gelip adı üzerinde dört vokalli bir albüm kaydetmişler. “Gelevera Deresi”, “Harman Dalı”, “Dostum Dostum”, “Kızılcıklar Oldu Mu?” gibi herkesin bildiği, aşina olduğu şarkıları türküleri bakalım halkımız benimseyecek mi bu halleriyle. n

İTİRAF EDİYORUM
Kahrolsun demokrasi pankartı açıp aynı zamanda da darbeyi kınayanların ülkesinde yaşamak insanda şizofreni yaratmıyor değil. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Ne kadar uğraşsam da bazı şeyler artık ilgimi çekmiyor. Listemden karışık bazı maddeler şöyle: Yeni bir Avril Lavigne albümü, herhangi bir yeni ergen gitar grubu, mayolu/mayosuz Hülya Avşar, Mehmet Öz’ün yeni bir uzun yaşam tavsiyesi...

Karşıda yani Anadolu yakasında oturan hemen herkesin Çarşı ve Abbasağa’nın topladığı haklı sempati vesilesiyle ve destek amacıyla bir anda aşırı Beşiktaşçı olmalarını hafif tebessümle izliyorum. Etiler’de oturan, Çarşı’ya hayatında uğramamış bir arkadaşım da Beşiktaş’tan “bizim mahalle” diye bahsediyor.

Galiba yeme içme yazarlığı insanlara en fazla hitap eden yazarlık türü. Yazalı neredeyse iki yıl olan “Van kahvaltısı yalanı” yazıma hâlâ yorum geliyor, “Biz de kazık yedik, eline sağlık ne güzel yazmışsın” diyenlerden...